Reklam
Reklam

AKP’nin ZAM EKONOMİSİ NEDİR?

AKP’nin ZAM EKONOMİSİ NEDİR?
  • 09.04.2022
Reklam

Uzunca bir süredir dayanılmaz zamlarla berber yaşamaya ya da alışmaya çalışıyoruz. Aslında 20 yıldır azar azar cebimizdeki paranın satın alma gücünün eridiğini görüyor ve insanları uyarıyorduk. Ama bu kez kısa zamana çok ağır fiyat artışlarıyla korkunç bir zam yağmurunu yaşadık. Neden bunu yaşıyoruz? Ya da bu sağanak durur mu? Durması için ne yapılmalı? Bu soruların cevaplarını arayalım bu yazımda.

Neden bunu yaşıyoruz?

AKP ülke yönetimine geldiğinden beri uyguladığı model ‘tüketim ekonomisi’ dediğimiz bir modeldi. Bu model ‘harca- kazan’ prensibi ile işliyordu. Halka bankalar yoluyla para pompalanacak, herkes kredi kartı kullanacak, ürünler dışarıdan ithal ve daha ucuz gelecek ,yaratılan nisbi refahla ülke kalkınacaktı. Ancak bu iş için bol para lazımdı ki ithalat yapılabilsin. Devlet gelirleri yetmezdi bu derece ithalata. Ne yapılmalıydı? Liberal ekonominin bizim gibi ülkelere dayattığı, bol reklamla pohpohlayıp ‘devlet ekonomiden elini çeksin, devlet tüccar mı?’ yalanını sürerek ülkenin 100 yılda biriktirdiği fabrika, liman, tesis ve hatta binalarını bile ‘babalar gibi’  satmaya başladılar.

Liberal enternasyonalizmin küresel şirketleri ilk ayağı kazanmış, rekabet ya da sosyal denge unsurları darmadağın edilmişti. Ülkeye her yerden ucuz mercimek, fasulye, nohut, pirinç, et, sakatat vs. artık ne gerekirse akın akın geliyordu. Küresel şirketlerin oyunu tutmuş şimdi fiyat artışlarıyla nokta atışlarına gelmişti. Soğan – patates oyununu oynadılar. 1 liralık bu ürünler birden ortadan kayboldu ve fiyatlar 6 liraya çıkınca ortaya sürüldü. Güya soğan patatesi savaşta olan Suriye’den, üretim yaptıkları Afrika’dan getiriyorlardı. Bakanımız bile patates üreticisi Kanada’lı şirketin Türkiye temsilcisi değil miydi? Oyun basit ama etkiliydi. Bizim patateslerde hastalık vardı, soğanı da bazı hainler stok yapıyorlardı. Suçlu yanlış ekonomiye düşenler ya da oyuna ortak olanlar değil dış güçlerdi.

Süreçte hükümet iyice tıkanma noktasına gelmişti aslında. Satılacak yerde pek kalmamıştı. Başladılar arazi, dağ, orman, sahil, yaylaları satmaya. Çünkü sistemin yürümesi ya da devamı için ‘sıcak para’ ya da ‘dolara’ ihtiyaçları vardı. Maaşların ödenmesi için bile dolara ihtiyaçları vardı. Ancak asıl konu sanayinin de yürümesi için ithalat lazım ve onun içinde dolar lazım. O noktaya geldik ki dolar yoksa ne üretim nede tüketim olamayacak noktaya getirilmiştik.

Sonuç: dolar olmadan mevcut tarım ve sanayi üretimi bile yapılamayacak noktaya sürüklenmemizdi. Swap anlaşmaları ile Arap ülkelerinden gram gram dolar dilenme noktasındaydık. Borçlanmalarda  dolar 17 lira düzeyinde alınabiliyor ama iç piyasada 14 lira üzerinden değer buluyor, halen bile. Borcu borçla ödemek yaygınlaştı ve ülke değerleri yine tek tek elden çıkmaya başladı. Hükümet para toplamak için (borçları ödeyecekler ya) elektriğe, doğal  gaza, suya, petrole uçuk zamlar yaptı ve bu bumerang etkisiyle yaşamımızın her alanına yayılıverdi. Enflasyon ne kadar saklasalar da % 120 civarlarına fırlayıverdi. Başladılar dini söylemlerle sözüm ona ekonomiyi yönetmeye, her ay sorumlu yöneticileri görevden alıp yeni atamalarla göz boyamaya. Yetmedi halktan altınını, dövizini yekten bozdurma taleplerine geldi. Halk tutmadı bu sefer eskiden ‘dövize çevrilebilir mevduat’ dediğimiz sistemin adını değiştirip ‘kur garantili  mevduatla’ halkın dövizin talep etme süreci başladı.

Gördüğünüz gibi kısaca sonuç bu; artan döviz ihtiyacı için yüksek yüksek faizle halktan ve swap anlaşmalarıyla Arap ülkelerinden döviz alma ve geri ödeme sorunumuz bu süreci yaşamamıza neden oldu. Acı ama gerçek bu. Liyakatsız yöneticilerle hiç bir sorun doğru çözülemiyor. Sürekli yalan söylemek ve pembe tablolar çizecek ağzı laf yapan yalancılar bulmak zorundasınız.

Bu ZAM sağanağı durur mu?

Bu kafayla durmaz. Tüketim ekonomisinin doğal sonucudur bu. Metropol ülkeler her durumda üretime ağırlık verip bizim gibi ülkeleri yönetimler vasıtasıyla tüketmeye yöneltmişler ve bu sonucu almışlardır. Ülke giderek bağımsızlığı kaybedip bir avuç dolara muhtaç hale getirilmişlerdir. Üretim ekonomisine dönülmedikçe bu zam sağanağı durmaz, halkın satın alma gücü çok daha fazla düşer ve biz televizyonlarda çok daha büyük YALAN’ları dinlemek zorunda kalacağız.

Zamların durması için ne yapmalı?

Bence derhal planlı ekonomiye geçiş yapılmalı. Stratejik üretim için kurumlaşmaya gidilmeli. Yeniden üretim tek çaremizdir. Satılan tüm fabrikalar yeniden açılmalı, tesisler geri alınmalı, eskilerin kemer sıkma dediği gibi devlet kurumları savurganlığı derhal terk etmelidir. Ülkede yeniden üretim sürecine sokulup halkın aç kalmaması için tarım ve hayvancılığa destek programları devreye sokulmalıdır. Yeniden üretim süreci  en az 150 milyar dolayında bir uzun vadeli borca ihtiyacı vardır. Çarçur edilmeyen, yandaş müteahhitlere peşkeş çekilmeyen, başka ülkelere harcanmayan bir sermayeye ihtiyaç var. Yeter mi? Yetmez elbet… Dış yatırımcı için kesin olarak hukuksal güvence şart. Keyfi ve kişiye bağlı hukuk sisteminden derhal çıkılmalı. Sosyal politikaları uygulayacak yapılar oluşturulmalı. Merkez bankası ve para piyasaları müdahale ile değil ekonominin kendi kanunları ile yürütülmeli. Kurumlar sürekli halka yalan POMPALAMAMALI. TÜİK gibi kurumlar gerçek rakamları yayımlamalı bunun için bu tür kurumlar hükümetlerden bağımsız kılınmalı.

Yani yeniden ekonomik revizyon AKP politikalarının tam tersi ile mümkündür. Liberal enternasyonalizmin küresel şirketlerinin temsilcisi kişi ve kurumlarla ülke kurtarılamaz. AKP den kurtulmadıkça ZAM sağanağı durmaz, süreç her şeyini üç beş dolar için satan, halkı mutsuz ve çaresiz, satın alma gücü bitmiş bir ortamın tam ortasında kalırız.

Not: Sürecin sosyal boyutu ve niteliksiz düşünmeyen ,eğitimsiz, biat etmiş kitleler yaratılmasıdır ki bunu sayın diyanetimiz 9 bakanlığın bütçesi ile çok güzel yapıyor ve AKP’ye gerekli desteği verecek bir din sınıfı ve tepkisiz bilinçsiz bir toplumu oluşturuyor maalesef. Bu da  başka bir yazımızın konusu olsun, yeni dinci ekonomik sınıf, Türk oligarklar, vergiden muaf yapılanmalar, tarikatların iç yüzü bu sayfalara sığmaz sanırım.

İyi hafta sonu geçirmeniz diler; zamsız , yalansız ve ümidini kaybetmemiş  olma ihtimalimizin daha da arttığını görmek dileklerimle, hoşça kalın.

Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ