ALAN BAŞKANLIĞI: KORUMA MI, TALAN MI, YOKSA YIKIM MI?
Saros Körfezi , kendisine has özellikleri, tarihi ve doğal güzellikleri ile hem yerel halkın hem de dünya genelindeki insanların beğenisini kazanmış durumdadır. Ancak bu değerli alanların korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması konusunda ciddi endişeler bulunmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulan Alan Başkanlığı, bu değerleri koruma iddiasıyla ortaya çıkarılmış olup, bölgedeki bürokrasiyi azaltarak kararların hızlı ve etkin bir şekilde alınıp uygulanmasını sağlamayı amaçlanmaktadır. Ancak pratikte, bu yapılanmanın alanları korumak yerine, ticari ve yapısal dönüşümlere zemin hazırladığı açıktır.
Bu süreçte, başta Katar ve diğer Körfez sermayesinin doğalgazını Avrupa’ya pazarlamak için Saros Körfezi’nde kurulan FSRU (Sıvılaştırılmış Doğal Gaz Ünitesi) depolama tesisleri aktif GANOS fay hattına 7 km. mesafededir. Bu proje fay hattının sismik risklerini artırabilecek durumdadır. Beklenen. Marmara depreminde sismik olarak büyük bir risk taşıyan FSRU limanı , Gelibolu tarihi yarımadasının , milli park sınırlarının kasıtlı olarak dışına çıkarılarak imar izni almıştır . Onlarca bilim insanının karşı çıkmasına rağmen , stratejik yatırım diye pazarlanan, aklı selim herkesin karşı çıktığı bu liman Saros’un kalbine saplanan bir hançerdir.
Benzer durum Uludağ milli parkı içinde geçerlidir. Alan başkanlığı tarafından sınırların yeniden çizilmesiyle milli park inşaat ve yıkımla yağmaya açılmıştır. Uludağ’daki bu dönüşüm, parkı bir milli parktan ziyade, eğlence ve konaklama kompleksine dönüştürmüştür. Uludağ milli parkına giriş ücretlerinin uçuk seviyelerde artışı alan başkanlığının projeleridir.
Kapadokya’da tarihi milli parkın ortasına yapılan yol projeleri, peri bacalarının zarar görmesi ve tarihi dokunun bozulması yol açmaktadır. Alan Başkanlığı da benzer şekilde, yarımadanın doğal ve tarihi değerlerini korumaktan ziyade, yapılaşmayı destekleyici tutumlar sergilemiştir. Peri bacalarını balonla görme şansı olmayanların karayolu ile dolaştırılması, bu bölgenin bozulmasına yol açacak riskler oluşturmuştur. Kapadokya dünya mirası hızla yapılaşmaya açılmaktadır. Saros Körfezi’ni turizmle kalkındırma toplantıları düzenlemekte, Saros’un tek kurtuluşunun alan başkanlığı olduğu mesajı verilmekte ama bu toplantılarda FSRU limanından hiç bahsedilmemektedir. Koskoca limanı görmezden gelerek turizm için planlar yapılması akıl almaz bir durumdur. Bu durum, Alan Başkanlığının altyapısını hazırlama çabalarının bir parçası olarak değerlendirilmekte ve yerel topluluklar tarafından endişeyle karşılanmaktadır. Turizmle kalkındırılması planlanan bu bölgede likit doğalgaz gemileri görmezden gelinse de bunları saklamak artık mümkün değildir.
Benzer olarak , Marmaris Milli Parkı, İstanbul Aydos Ormanı ve Salda Gölü gibi diğer doğal alanlar da yapılaşma ve ticari faaliyetler nedeniyle tehdit altındadır.
Alan başkanlığı , sivil toplum kuruluşlarının , doğa savunucularının bilimsel verilerle , mahkemelerle karşı çıktığı doğa katliamlarının önünü tıkayarak, tek merkezli, sınırsız, geri dönüşü olmayan çevre katliamlarının önünü açmaktadır. Gizlenen gerçek kuruluş amacı da işte bu dur.
Alan başkanlığına karşı çıkmak için birçok neden bulunabilir, ancak burada odaklanılacak temel unsurlar şunlar olabilir:
Hak ve Özgürlüklerin Kısıtlanması: Alan başkanlığı, bireylerin özgürce hareket etme, bilgi edinme ve ifade özgürlüğü gibi temel haklarını kısıtlamaktadır. Bu tür bir yönetim, genellikle bireysel özgürlüklerin üzerine çıkarak, toplumun genelini kontrol altında tutma eğilimindedir.
Tek Kişilik Yönetim Riski: Alan başkanlığı genellikle, tek bir liderin veya küçük bir elit grubun iktidarını merkezileştirir. Bu durum, demokratik mekanizmaların zayıflamasına ve otokratik bir yönetim tarzının ortaya çıkmasına neden olur . Tek kişilik veya azınlık yönetimi, çoğunluğun sesini bastırarak toplumun farklı kesimlerinin ihtiyaç ve taleplerini göz ardı etmektedir.
Karar Alma Süreçlerinin katılımcılığının ve Şeffaflığının Azalması: Merkeziyetçi yapılar, karar alma süreçlerinin daha az şeffaf olmasına yol açar. Bu durum, yolsuzlukların ve kötü yönetimin artmasına zemin hazırlar. Vatandaşların karar alma süreçlerine katılımı kısıtlandığında, yöneticiler üzerindeki denetim ve hesap verebilirlik mekanizmaları çalışmaz.
Sosyal ve Ekonomik Dengesizlikler: Alan başkanlığı altında, kaynakların dağılımı adil olmaz, İktidarda olanlar, kaynakları kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirir ve bu da toplumda sosyal ve ekonomik dengesizliklere neden olacaktır. Eğitim, sağlık hizmetleri ve ekonomik fırsatlar gibi temel hizmetlerden bazı kesimler yeterince yararlanamazken , bazı kesimler istedikleri ranta kavuşurlar .
Bu nedenlerle, alan başkanlığına karşı çıkmak, demokrasiyi, katılımcılığı, şeffaflığı ve toplumsal adaleti savunmanın ve doğa katliamlarına dur demenin tek yoludur Toplumsal kalkınmanın ve bireysel özgürlüklerin korunması, merkeziyetçi ve otoriter yönetim biçimlerine karşı durarak sağlanabilir.
On yıllardır ülkenin en temel sorunu da tam olarak budur.