ANILAR DENİZİ
Yazı konusunu bulduktan sonra yazıyı kaleme almak; benim için bir çocuk oyuncağıdır.
Beni en çok zorlayan; konuya uygun bir yazı başlığı bulmaktır. Yerel gazetelere gönderdiğim ve yayımlanan; 750 civarındaki yazılarımın hiçbirinde aynı başlıklı iki yazı bulamazsınız.
25 Eylül Pazartesi günü, saati: 06.51 olan bir mesaj beni; bir anı yazısı yazmaya zorladı. Anı yazısı olunca; Ahmet Selçuk İlkan şiirinden bestelenen ve Coşkun Sabah’ın meşhur ettiği “ANILAR” şarkısı aklıma geldi. Şarkının nakaratında:
“Anılar, anılar, şimdi gözümde canlandılar.
Anılar, anılar, beni bu akşam ağlattılar” sözleri vardı. O anda: GÖZÜMDE CANLANAN ANILAR başlıklı bir yazı yazmayı düşündüm. Ortak yan ve anılarımızı saymaya başlayınca, bir elin değil, iki elin parmaklarından fazla ortak yan ve anımız olduğunu fark ettim. İlk başlıktan vazgeçip, yukarıdaki başlıkla bir yazı yazmayı daha uygun buldum.
Beni bir anı yazısı yazmaya zorlayan: Saati: 06.51 olan 25 Eylül tarihli mesaj neydi? Mesaj; yılların dostu, sevgili meslektaşım, Nihat Yıldırım’ın telefonundan gelmişti. Mesajın içeriğinde ise: “Emekli Öğretmen Nihat Yıldırım (Nihat Hoca) etmiştir” yazıyordu. O kişi belki de; LEB bile dememişti ama ben; LEBLEBİ dediğini anlamıştım. Mesajı, tahminen kızlarından biri yazmıştı. Ya dalgınlığına geldi, ya da babasına VEFAT sözcüğünü yakıştıramadığı için öyle yazmak istemişti.
Anılara girmeden, bir hafta önceye gitmek istiyorum: 18 Eylül Pazartesi günü; Nihat Yıldırım ve eşi ile 10 yıl birlikte çalıştığımız okul müdürümüz Şefik Balkan’ın eşi vefat etmişti. Ona başsağlığı dilerler düşüncesiyle, o gün Nihat Bey’i telefondan aradım, telefon yanıt vermedi. Kızı İrem’e Şefik Balkan’ın telefonunu mesaj olarak attım. İrem ertesi gün beni aradı ve “babam rahatsız, şu anda hastanedeyiz” dedi. Geçmiş olsun dileklerimi iletip, telefonu kapadım. Sizin anlayacağınız; gelecek kötü bir habere hazırlıklıydım.
Artık; anılar denizine girebiliriz herhalde:
O, liseyi bitirip fark dersleri vermiş, öğretmen olmuştu. İkimiz de; Edirne Erkek İlköğretmen Okulu mezunuyduk. Ben; 1966-67 ders yılının ikinci yarısında, Edirne Avarız köyünde, okul müdürü Recai Erkli döneminde stajda bulunmuştum. Onun da staj köyü Avarız, okul müdürü Recai Erkli imiş.
Askerlik dönüşü ben, Kastamonu Küre ilçesine gittim. O aynı il ama başka bir ilçeye gitmiş.
Yıl; 1983, Eylül sonu. Kader bizi; şimdi Yekta Baydar Ortaokulu olan, Atatürk İlkokulu’nda buluşturdu. O yıl 6. yaş grubu çocuklar da ilkokula başlatılmıştı. Birinci sınıflardan, o; eşi ile 6 yaş grubunu, biz; rahmetli Yaşar Tufan’la 7. yaş grubunu okutmaya başlamıştık. 10 yıl süreyle; birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar hep aynı sınıf şubelerini okuttuk. Günlük planlarımız hariç, yıllık ve ünite planlarımız hep aynıydı.
Onun da iki kızı, benim de iki kızım vardı. Küçük kızı Bengisu’nun ilkokul öğretmeni bendim. Hafta sonları bulmaca hastalığımız vardı. Bir gazetenin ödüllü bulmaca ekini alır, pazar günü telefon trafiği devam eder, çözdüğümüz bulmacaları gazeteye yollardık. Yıllar yılı hiçbir ödül kazanamadık.
Onun şöyle bir bulmaca anısı vardı. Bir gün, sürekli gittiği kahveye vardığında; kahveci, ödülü bisiklet olan bir bulmacayla uğraşıyormuş. Nihat Bey’den aldığı yardımla bulmacayı tamamlayıp gazeteye göndermiş. Ertesi hafta; ödül olarak gelen bisiklet kahvenin önünde duruyormuş. Nihat Yıldırım da; ödül olarak kahveciden bir çay veya kahve içmiştir, herhalde.
1994 yılında emekli olmayı düşünüyorduk. 1993’te; beraber askerlik borçlanmasını yaptık, 1993 yılı Temmuz’unda; aynı sürücü kursundan beraber ehliyet, 1994 yılında da, birer araba aldık. Araç muayene sisteminin özelleştiği 2004 yılına kadar da hep aynı günlerde araçlarımızın fenni ve egzoz muayenelerini beraber yaptırdık.
Emekli olduğumuz 1994 yılı içinde, Okul Müdürümüz Ahmet Altın ve okulun çalışan öğretmenleri; şehrimizin bir lokantasında, bizim adımıza bir veda yemeği vermişlerdi.
Emekli olduktan sonra da, dostluğumuz ve arkadaşlığımız devam etti. Nihat Yıldırım, kağıt oyunları oynamayı ve şakayı çok severdi. Eline; kumar adına oyun kağıdı almamıştır. Arkadaşlarına; şaka yollu takılmaktan zevk alırdı. 1946 doğumluydu. Doğum tarihini sorduklarında; 46 demez, elliden dört noksan derdi.
Yıllar önce İstanbul’a taşındı. Telefon aracılığı ile görüşmelerimiz devam ediyordu. 2-3 yıldır yüzyüze hiç görüşmedik.
Sevgili, can dost Nihat Yıldırım öğretmenim. Mekanın Cennet olsun. Peygamber; yoldaşın, melekler; arkadaşın olsun. Bundan böyle; anılar denizinde beraber yüzmemizin imkânı yok. Çünkü, artık, ikimiz de farklı dünyaların insanlarıyız. Ama ben, ömrüm yettiğince: Anılar Denizi’nde yüzdüğümüz günleri unutmayacağım.
Tüm sevenlerinin başı sağolsun. Işıklar içine uyu.
26.09.2023 Mehmet USLU– Emekli öğretmen
- HEM MEYDANI HEM YOLU, İKİSİ DE DEFOLU - 29 Mart 2024
- PROJELER MEZARLIĞI KEŞAN - 24 Mart 2024
- İFTİRA DEĞİL, GERÇEK… - 17 Mart 2024
- VATANDAŞIN DERDİ GEÇİM, İKTİDARIN DERDİ SEÇİM - 10 Mart 2024
- 31 MART 2019’DAN 31 MART 2024’E - 3 Mart 2024
- YANLIŞLARLA DOLU OLAN KİTAPLAR - 18 Şubat 2024
- KÖPRÜDEN ÖNCEKİ SON ÇIKIŞ - 11 Şubat 2024
- DESTANIN HÜSRAN SAYFALARI - 27 Ocak 2024
- MECBUREN MECBUREN MECBURİYETTEN… - 14 Ocak 2024
- BİR YOL HİKÂYESİ - 6 Ocak 2024