BANKAMATİK KUYRUKLARI
Dünya üzerinde geniş bir alanı etkisine alan küreselleşme, günümüzde gündemi belirleyen en önemli konulardan birisidir. Çevremizde oluşan her gelişmenin az ya da çok küreselleşme ile bir ilişkisi vardır.
On dokuzuncu yüz yıldan başlayarak yeryüzü siyasetine yön vermeyi hedefleyen sömürgeci egemenler, Birinci Dünya Savaşı ile kesintiye uğrayan küreselleşme sürecini 70’li yıllarda yeniden canlandırmayı başardılar. Sovyetler Birliği’nin yeryüzü siyasetindeki dengeleyici unsur olma özelliğini yitirmesinden sonra küreselleşme daha hızlı bir ivme kazanmıştır. Önceleri, ekonomik süreçleri etkileme amacı güden küreselleşme yandaşları, bugün ekonomik, siyasal, toplumsal ve kültürel alanlarda da etkili olmayı başarmıştır.
İletişim alanında ulaşılan gelişmeler bu etkiyi daha da hızlandırmış ve kolaylaştırmıştır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ülkemiz de çeşitli oyunlarla Yeni Dünya Sömürü Sistemi’ne sokulmuş, Cumhuriyet’in gelişim hızı kesilerek, önce eğitim sistemi yozlaştırılmış ve egemenlerin istediği bir seçmen kitlesi yaratılmıştır. Ekonominin dışa bağımlı duruma getirilmesi için, ne yazık ki ülkemizde işbirlikçi yöneticiler sürekli iktidar olmayı başarmışlardır.
Yeryüzünde kendi kendisine yetebilen yedi ülkeden birisi iken, ülkemiz petrole bağımlı duruma getirilmiştir. Kalkınmamızın dinamosu olacak tarım ve hayvancılık geliştirileceğine yok edilmiş, gelişmemiz engellenmiştir.
Oluşturulan bu sistem, ülkeyi aracı- tefeci, rantiyeci, üçkağıtçı, vurguncu, kapkaççı, hortumcu, kısacası bir toplum için zararlı ne varsa üreten bir bataklık durumuna getirmiştir. En kötüsü de tüm bunlara karşı duyarsız, tepkisiz bir insanlar topluluğu yaratılmıştır.
Sonuç olarak, yoksulun daha yoksul, varsılın daha varsıl olduğu, gelir dağılımındaki eşitsizliğin büyüdüğü bu sistem, bedenimize giydirilmiştir.
Bu sistem içinde örgütlü olmak, günlük yaşamımızdaki oluşumlarda belirleyici olabilmemiz için ilk koşuldur. Ülkemizde örgütlü olma uğraşısının başladığından bu yana bir çok kazanımlar elde edilmiş, karar alma süreçlerine kitlelerin katılımı artmıştır. Birçok siyasi kararda belirleyici etkiler gösterilmiştir. Fakat örgüt önderlerinin teslimiyetçi tutumları bu başarıları nihai hedeflere bir türlü götürememiştir. İktidarların arka bahçesi haline gelen sarı sendikalar, kendi ağalarını yaratmış, bunlar da ne yazık ki emeğin sömürülmesine çanak tutmuşlardır.
Yerelde ve genelde yaşayışımızı ilgilendiren oluşumları düzenleme sürecinde etkili olmak, sivil toplum örgütlerine, sendikalara katılmamızla mümkündür.
Ülkemizde yaşayan emekliler olarak, bizler de daha insancıl, paylaşımcı, adil, insana ve çevreye saygılı bir sistem oluşturmaya katkıda bulunmak için, çocuklarımıza yaşanılabilir, bir sistem yaratmak için çalışmalarımızı Tüm Emekli-Sen çatısı altında sürdürmeliyiz.
Yaşamımızı daha güzele, daha iyiye ulaştıracak gücümüzün bilincine varalım ve bu gücü birleştirelim. Eğer gücümüzün farkına varabilirsek, seçim tercihlerimizi bu farkındalıkla yapabilirsek nimet-külfet dengesinin sağlanmasına katkıda bulunmuş oluruz. Böylece emeklilerin bankamatik kuyruklarında çektikleri çileler de son bulur.