ÇARE; TARIMSAL ÜRETİM DESTEĞİYLE SANAYİLEŞME
Yatırım planlamalarının yanlışlığı, kamusal israf ve saltanat anlayışı devam ettirilmesi, devlet liyakatsizlik yöneticiliği esas alınması, birçok değerli yöneticilerin uzaklaştırılması kurumların hafızasının zayıflatılması vs. gibi sebeplerle son yıllarda ekonomi dar boğaza girmiştir. Bu durum üretimi yavaşlatmış hatta durma safhasına getirmiştir. Özellikle dış kaynağa bağlı üretimimiz, dış desteklerin azalması ile düşmüştür. Kendimize has bir endüstriyel markalar ve AR-GE çalışmalarımız olmadığından geriye sadece TARIMSAL ÜRETİM kalmıştır. Sanayinin hızla daralmasına rağmen, tarımsal girdilerinin artmasına rağmen tarım %3,4 büyümüştür. Piyasanın fiyat ayarlamaları yüzünden hane halkı tüketim harcamaları da azalmaktadır. Son açıklanan ekonomik verilere göre, İhracatımız azalırken ithalatımız artmıştır. Görünen o ki, Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki yıllarda olduğu gibi Atatürk’ün o yıllarda uyguladığı gelişme ve büyüme politikalarını şimdi tekrar uygulamak zorundayız. Bilindiği gibi; I. Dünya savaşından sonra dünyada sanayi devrimi hızla gelişirken biz emperyal işgalci ülkelere karşı kurtuluş savaşı verdik. Küllerinden yeniden Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Kendimize has ve bildiğimiz TARIMSAL ÜRETİMİ hızla arttırarak bu üretim sayesinde birçok endüstriyel tesis kurulmuş ülkemiz hızla kalkınmaya ve ekonomik büyümeye başlamıştır.1929 dünya ekonomik krizine rağmen, Cumhuriyet döneminde GSMH’de yaşanan %9,3’lük artış içinde tarımın payı %45,8’e kadar çıkarmıştır. Bu dönemde büyüme rakamı ortalaması % 8,5 olmuştur. Maalesef bundan sonra hiçbir hükümet döneminde bu kadar yüksek büyüme oranı sürdürülememiştir. Tabi ki en önemlisi LİYAKATLİ ve İSRAFSIZ KAMU YÖNETİMİ esas alınmıştır. Dünyanın birçok ülkesine nasip olmayan tarımsal üretim zengini topraklarımız,
imkanlarımız ve insanımızın tarımsal kültürü, Atatürk ve Cumhuriyeti kuran kadrolarca çok iyi değerlendirilerek çok kısa sürede örnek bir kalkınma ve gelişim modeli uygulanmıştır. Devlet ve insan kaynağı genlerimizde var olan bu ateşi tekrar alevlendirmek mümkündür. Bunun için öncelikle geçmişte olduğu gibi günümüz şartlarına göre hızla bir BÖLGESEL TARIMSAL ÜRETİM planlaması yapılarak tıpkı Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan kalkınma modeli ile yeniden hızla büyüme imkanı yaratılabilinecektir. Bölgesel Tarımsal Kalkınma programları uygulanarak hem büyüme hemde istihdam sağlanacaktır. Bunu uygulamak geçmişe göre çok daha kolaydır. Çünkü tarımsal üretim için, tarım sektörünün yüksek girdi maliyetleri, satış fiyatI, ve örgütlenme sorunları çözülürse yaşanan ekonomik krizde tarım sektörü ülke için bir çıkış yolu olacaktır.
Ne tekim, geçtiğimiz yerel seçim kampanyalarında TARIMSAL ÜRETİM konusunda belediye başkanları proje yarışına girmişti. Bunları unutmasınlar, bunlar merkezi yönetim projeleriyle entegre edilerek tarımsal kalkınma hızlandırılmalıdır. Bu konuda tarımsal kültürün zenginliği, stratejik imkanları ve örgütsel yapılaşması açısından Trakya tarım kesimi bu konuda öncülük yapabilecek imkanlara sahiptir. Örneğin, Edirne ilimizin dört sınır kapısıyla ticaret pazarı stratejik imkanları yanında tarımsal üretim imkanlarını arttıracak SULAMA YATIRIMLARININ hızla tamamlanması TARIMSAL ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNİN oluşturulması ile tarımsal üretimde lider konuma gelmesi içten bile değildir. Maalesef son zamanda uygulanan yanlış tarım politikaları yüzünden küçük çiftçilerimiz yok olma noktasındadır. Bunun yerine sanayi kesimindeki bir çok firma tarımsal üretime yönelmeye başlamıştır. Trakya çiftçilerimizin ve yerel yöneticilerin bu duruma göz ardı etmemeleri gerekir. Özellikle yıllık 150 milyar dolar Balkan ülkeleri pazarının büyük payı tarımsal üretim ve tarımsal sanayi ürünleridir.
HÜSEYİN ERKİN
Mak. Yüksek Müh.
DSİ Em. Bölge Müdür Yardımcısı