DİNAMİTİN FİTİLİ İKİ KANUN: TMSF’NİN KAYYUM YETKİSİ VE ACİL KAMULAŞTIRMA

Son dönemlerde siyaseti ve ekonomi dünyasının üzerinde durduğu ve ağır eleştirilere uğratılan iki kanun. Ve maalesef derin yaralar açmaya devam ediyor. TMSF’nin kayyum atama yetkisi nedir?

TMSF aslında ilk çıkan yasaya göre Mahkeme kararı olmaksızın hiçbir kuruma kayyum atayamaz. Ancak son çıkan torba yasa ile terörle ilişkilendirildiği takdirde bir işletmeye kayyum mahkeme kararı olmaksızın atanabiliyor. TMSF şirket sahibi gibi davranabiliyor gerekli görürse şirketi tasfiye edebiliyor yada satabiliyor.

TMSF kayyum atayabilir mi?

Yanıtın içeriği

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Türk Ceza Kanunu ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamındaki suçların işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunması halinde şirketlere veya malvarlığı değerlerine kayyum atanması durumunda 5 yıl süreyle bu görevlendirilmeyi üstlenebilir.

Sorun işte bu noktada TMSF’nin siyasal erkin bu işte TERÖR şüphesi var dediğinde her tür şirkete 5 yıl süreyle el koyabiliyor ve bu arada şirketi de satabiliyor.

Hani meşhur hikayede Almanya’da değirmenci arazisini isteyen krala tüm baskılara rağmen satmayınca köpüren kral. ‘Ben kralınım her şeyi yapabileceğimi biliyorsun’ der ya. Değirmenci ‘SENDEN BÜYÜK BERLİN’DE MAHKEMELER VAR’ der.

Ve maalesef ülkemizde bazı hususlarda siyasal erkin üstünde mahkemeler yok artık. Ne çalışanın güvenliği ne işletmelerin güvenliği kaldı. Yabancı sermaye hızla kaçmaya yerli sanayici işlerini yurt dışına taşımaya başladı bile. Tekstilciler Cezayir’e mobilyacılar Mısır’a ve bazıları da balkan ülkelerine gitmeye başladı.

Siyasal erk belirlediği alanlarda TERÖR şüphesi var dediği an vay o kişi ya da şirkete. Suçsuzluğu ispat edinene dek şirket elden gidiveriyor. Belediye şirketlerinde terör şüphesi kayyum, belediye başkanı terör şüphesi kayyum. Gel de çık işin içinden. Mahkeme kaç yıl sürer belli değil.

Bu arada Türkiye spor yazarları sendikasına da kayyum atamış içişleri bakanlığı, Türk Hava Kurumu kayyum elinde uçakları satıldı.

Gelelim acele kamulaştırmaya. Berlin’de mahkemelerin bile olmadığı bir uygulama. Devletin ihtiyacı olan bir araziye sahibine haber vermeye, mahkeme kararı sunmaya, ihbar etmeye gerek kalmadan araziye giriliyor sahibinin girmesi de kolluk güçleri yoluyla engelleniyor.

Acele kamulaştırma istisnai bir durumdur ve normal kamulaştırma yöntemleri gözetilmeksizin uygulanır. Peki şartları nelerdir?

* Yurt savunmasına yönelik ihtiyaçların oluşması,

* Özel kanunlar tarafından öngörülen olağanüstü durumların ortaya çıkması,

* Bakanlar kurulu tarafından alınmış kararlar.

Peki buna uyuluyor mu? Uygulamada şunu gördük hep. Bir şirket maden sahasını genişletecek hemen acele kamulaştırma ile arazi köylüden alınıp şirkete veriliyor. Burada KAMU YAYARI çok şüphe götürür bir husus. Şirket sahilde site ya da hotel inşa edecek acele kamulaştırma ile elinden alınabilir.

Keşan’da geçen seneler gördük. FRSU projesi için yapılacak tesis ve yollar hemen kamulaştırıldı köylü arazisine giremedi ekmeye. Karşısında jandarmayı buldu. Doğalgaz arama araçları kimseye sormadan ekili arazilere girip keyfi olarak sondaj yaptı.

Peki burada üzerinde durmamız gereken acil sorun ne? Bence BİREYİN MÜLKİYET HAKKI kötü bir şekilde çiğneniyor. Hak hukuk adalet ağır yara alma durumunda kaldı. Uygulamalar pervasızca bireyin özgürlüğüne ağır darbeler vurmaya devam ediyor.

Bu iki kanun şu andaki sosyal patlamaların bence dinamit fitili. Bazı doğru uygulamalar var elbet ama görünürde çoğu siyasal erkin akıl dışı rant uygulamalarına kurban ediliyor sanki.

Tüm siyasilerden mecliste dürüst ve onurlu davranıp bu iki yasanın uygulama alanlarının bir an önce değiştirilip düzenlemesi gerektiğini düşünüyorum. Hak hukuk ve adalet zedelenmeye başlayınca sosyal patlamaların önüne geçmek imkansız hale gelmeye başlar.

Mülkiyet kutsaldır, mülkiyet hakkı özel olarak korunması gereken bir alanımızdır.

İyi bir hafta geçirmeniz dileklerimle.