HAMZADERE VE ÇAKMAK BARAJLARI RİSK ALTINDA!
Dünyada tatlı su kullanım önceliği, sınırlı kaynakların stratejik olarak yönetilmesini gerektirir. Genel olarak, su kullanımında öncelik sıralaması şu şekildedir:
- Tarım: Küresel tatlı su kullanımının yaklaşık %70’i tarım sektörüne ayrılmaktadır. Bu, suyun büyük çoğunluğunun sulama ve hayvancılık için kullanıldığı anlamına gelir. Tarımsal üretim, özellikle gıda güvenliği için kritik olduğundan, su kaynaklarının en büyük payını almaktadır.
- Sanayi: Tatlı su kullanımının yaklaşık %20’si sanayi sektörüne gitmektedir. Sanayi suyu, üretim süreçlerinde ve soğutma sistemlerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Sanayileşmiş ülkelerde bu oran daha da yüksek olabilmektedir.
- Evsel ve Belediye Kullanımı: Tatlı suyun yaklaşık %10’u evsel ve belediye kullanımına ayrılmaktadır. Bu, içme suyu, yemek pişirme, temizlik ve kişisel hijyen gibi günlük yaşamın gereksinimlerini içerir. Bu kullanım, suyun en görünür ve doğrudan insan ihtiyaçlarını karşılayan biçimidir.
Su kullanımındaki bu önceliklendirme, suyun etkin ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini sağlamak amacıyla yapılır. Özellikle tarımın büyük payı, küresel gıda üretimi için suyun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Ancak, artan su talebi ve iklim değişikliği, su kaynakları üzerindeki baskıyı artırmakta ve su yönetiminin önemini daha da vurgulamaktadır.
Hamzadere Barajı, Edirne’nin İpsala ilçesinde tarımsal sulama amacıyla inşa edilmiştir. 207 milyon metreküp su depolama kapasitesine sahip olan baraj, özellikle Keşan, İpsala ve Enez ilçelerindeki tarım arazilerini sulamaktadır. Barajın inşaatı, bölgedeki 273 bin dekarlık zirai alanın su ihtiyacını karşılamayı hedeflemektedir. Ancak, Meriç Nehri’nden Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’ne su aktarılması nedeniyle karşı karşıya kaldığı tehlikeler, bölgedeki su kaynaklarının sürdürülebilirliği ve kalitesi konusunda ciddi endişelere yol açmaktadır.
Çakmak Barajı, Uzunköprü‘de yer almakta olup tamamlandığında 520 bin dekar tarım arazisini sulayacak şekilde tasarlanmıştır. Bu baraj, Uzunköprü ve Meriç ilçelerindeki toplam 67 köye su sağlayacaktır. Proje kapsamında, Meriç Nehri’nden kış aylarında pompalar aracılığıyla alınan su, iletim kanalı ile baraja aktarılacak ve tarımsal sulama amacıyla kullanılacaktır. Ancak, Çakmak Barajı, 15 yıldır kaynak yetersizliği nedeniyle %20 kapasite ile çalışmakta ve barajı besleyen kanallar tamamlanamadığı için kapasite artışı gerçekleşememektedir.
Geçtiğimiz günlerde Uzunköprü Yeniköy Mahallesi’nde, Çorlu ve Çerkezköy sanayi bölgelerine su temini projesi kapsamında gerçekleştirilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) halk bilgilendirme toplantısında şu bilgiler paylaşılmıştır: Kış aylarında Meriç Nehri’nden su toplanarak Yeniköy bölgesine yapılacak bir barajda depolanacak, ardından Babaeski’de inşa edilecek başka bir baraja aktarılacak ve son olarak Çorlu ve Çerkezköy sanayi bölgelerine iletilecektir. Yeniköy mahallesinde çiftçilerin “Bu barajlardan tarım ve hayvancılık için bize su verilecek mi?” sorusuna ise, böyle bir niyetlerinin olmadığı bildirilmiştir. Aynı zamanda tarım ve hayvancılığa su veremeyiz ama baraja balık atarız, siz de eğlence amaçlı balık tutarsınız gibi önerilerde bulunulmuştur.
Meriç Nehri, kış döneminde özellikle Hamzadere ve Çakmak barajlarına tarımsal amaçlı su biriktirilen önemli bir kaynaktır. Ancak son dönemde, bu su kaynaklarının Çorlu ve Çerkezköy Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) için kullanılmak üzere planlandığı ortaya çıkmıştır. Bu durum, tarımsal faaliyetler için hayati öneme sahip olan suyun, sanayi ihtiyaçları için yönlendirilmesi anlamına gelmektedir. Tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan yerel halk, bu durumdan endişe duymaktadır. Su kaynaklarının sanayi bölgelerine aktarılması, tarımsal sulama ve hayvancılık için gereken suyun azalmasına neden olabilir. Bu planlama, bölgedeki tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini tehlikeye atarken, yerel ekosistem üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir. Çiftçiler, tarımsal ve hayvansal üretim için yeterli suya erişimlerinin sağlanması konusunda yetkililerden güvence beklemektedir.
Son yıllarda küresel ısınma ve beraberinde yaşanan kuraklık nedeniyle azalan su kaynakları için tehlike çanları çalmaktadır. Geçen yaz Keşan’da içme suyu için bile alarm zilleri çalarken, bu durumdan ders almayan bölgeye yabancı planlamacılar, önümüzdeki yıllarda bölgeyi susuzluğa mahkum etmek için çabalamaktadır. Küresel ısınma ve kuraklıkla mücadele edilmesi gereken bir dönemde, yanlış planlamalar, su kaynaklarını daha da tüketerek bölge halkının yaşamını tehdit etmektedir. Su yönetimi stratejilerinin acilen gözden geçirilmesi ve yerel halkın ihtiyaçlarına öncelik verilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, bu kritik kaynakların yanlış kullanımı, bölgenin geleceğini tehlikeye atacak ve ciddi su kıtlıklarına yol açacaktır.
Su kullanımı ile ilgili yaşanan bu gelişmeler, bölgemizde Paşayiğit Karma OSB için yapılan çalışmalar içinde yol gösterici olmalıdır. Son yıllarda su fakiri olan ülkemizde, tarım ve hayvancılık için ayrılan ve hatta içme sularına bile göz diken OSB’lerin her geçen gün artan su talebi maalesef karşılanamamaktadır.
Bu nedenle, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, deniz suyu arıtma tesisleri bir an önce kurulmalı; güneş ve rüzgar türbinleri ile arıtma maliyetleri minimuma indirilmeli ve geleceğe yönelik kapsamlı planlamalar yapılmalıdır. Aksi takdirde, su kaynaklarımız üzerindeki baskı artacak ve hem tarım hem de sanayi için sürdürülebilir çözümler üretmek zorlaşacaktır.