Reklam
Reklam

İKİ FİL YAVRUSU DEĞİL, İKİ FİL DE DEĞİL, FİL ORDUSU

Mehmet Uslu
Mehmet Uslu
  • 11.06.2023

Geçen haftaki  yazımda, ‘Bundan böyle sürekli yazmayacağım, ara sıra, önemli gördüğüm konular üzerinde yazılar yazıp, bir  süre dinleneceğim.’ demiştim. Seçim sonrası hükümet kurulması ve sonrasında yaşanan bazı olayları önemli gördüğüm için bu hafta yazmaya karar verdim.
1879-1955 yılları arası yaşamış, Almanya doğumlu, Teorik Fizikçi ve Bilim İnsanı Albert Einstein’a:  “Dünyada yaşam nasıldır” diye sormuşlar. “Üst sınıf yaşar, orta sınıf şikâyet eder, alt sınıf ise şükreder” demiş. Ya inanç durumu diye sorduklarında ise: “Üst sınıf paraya, orta sınıf lidere, alt sınıf da Tanrıya tapar” karşılığını vermiş. Türkiye’de durum, farklı olacak değil herhalde.

            İki fil yavrusu hikâyesi ve devamını okumaya ne dersiniz?
Hikâye bu ya, Hakan Timur filleri çok severmiş. Bir fil yavrusu almış, bakıp büyütmeleri için Nasreddin  Hoca’nın köyüne göndermiş. Köy boğası gibi serbest dolaşan fil yavrusu, köylünün bağına, bahçesine, tarlalarına zarar vermeye başlamış. Köylüler Hoca’ya gidip; “Hoca’m, senin Timur’la aran iyidir, rica etsen de, şu fil yavrusunu bizim köyden alsa” demişler. Nasreddin Hoca: “Siz de arkamdan gelirseniz olur” demiş. Hoca önde, köylüler arkasında yola düşmüşler. Yarı yola varınca, Hoca şöyle bir arkasına bakmış, köylülerin yarısı yok. Şehre yaklaştıklarında köylülerin dörtte üçü sırra kadem basmış. Hoca, Timur’un kapısına dayandığında arkasında tek köylü kalmamış.
İçeri girmiş, hoşbeşten sonra Timur, fil yavrusunu sormuş. Nasreddin Hoca: “Hakan’ım, bizim köylüler senin fil yavrusundan o kadar memnun ki, bir fil yavrusu daha istiyorlar” demiş.
Timur’un, Nasreddin Hoca’nın köyüne ikinci bir fil yavrusu gönderip göndermediğini bilmiyoruz. Ama 21 yıllık AKP İktidarının; Türkiye’nin başına iki fil yavrusu değil, hatta iki büyük fil de değil, bir fil ordusunu belâ ettiğini biliyoruz. Belâ olarak görebileceğimiz fil ordusunun içinde neler mi var? Bozulmuş mali düzen, enflasyon, terör,  mülteci sorunu,  iç-dış borç, bütçe açığı, rezervleri tükenmiş  merkez bankası, bozulan  uluslararası ilişkiler, yetersiz yerli, yabancı sermaye, vize sorunu.

            Millet İttifakı bileşenlerinin cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Çankaya’ya çıkıp bu fil  ordusunu dağıtacağının sözünü verse de; şükreden alt sınıf  ile şikâyet eden orta sınıf ve yaşamaya alışmış üst sınıf çoğunluğu; sandıktaki tercihini, fil ordusunu başımıza belâ edenlerden yana kullandı. Fil ordusu aynı zamanda; itaat ve biat etmiş, kutuplaşmış bir toplumun  eseridir, kanısındayım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan,  21 yılda 11 bakan eskiten maliyenin başına, 2009 yılında kovduğu Mehmet Şimşek’i kurtarıcı olarak getirdi. Bir ekonomi yazarı köşe yazısında:  “Ekonomi, bozulunca eve tamirci çağrılıp onarılacak bir alet değildir” diyor. Önümüzdeki beş yıl içinde, yandaşların ekonomisini bilmem ama vatandaşların ekonomisinin düzelmeyeceği garantisini verebilirim. Bunu nereden mi çıkardım? Erdoğan, 29 Mayıs günü Saray’ın bahçesinde toplanan halka: “85 milyonun tamamı kazanmıştır. Yeni dönemde, sosyal yardım ve destek sistemimizi  değiştireceğiz” demiş. Bu söylem: “Sadakaya muhtaç hale gelenlerin sayısı, önümüzdeki beş yılda artacaktır” demektir.
Mehmet Şimşek, gözleri ışıldayan Nureddin Nebati’den görevi devralırken: “Türkiye’nin,  rasyonel bir zemine dönme dışında, bir seçeneği kalmamıştır” diyor. Rasyonel zemine dönmek demek: “Para politikalarında bağımsızlık gözetilecektir” demektir. “Nas ne diyorsa o” diyen Sayın Erdoğan’dan bağımsız bir politika nasıl izlenecek? En büyük ekonomist kim?
Seçim döneminde merkez bankası rezervleri satılarak veya Arap sermayesi ile baskılanan döviz, seçim sonrası, vitesten atılmış kamyon hızıyla yol alıyor. İktidarın borazanı, devlet televizyonu TRT’de yorum yapan bir ekonomi uzmanı: “Dövizdeki artış, biraz da, ithalatı kısmamız gerektiği yönünde bir harekettir” diyor. O ekonomi uzmanına bir eğitimci  olarak sormak isterim. Türkiye ekonomisi ithalata dayalı bir ekonomidir. İthalatı kısarsak; “kombilerimizi nasıl yakacağız, araçların yakıt depolarını nasıl dolduracağız, eczanelerden ilaçlarımızı nasıl alacağız?”
Üç soruma karşılık siz de bana: “Memleketin başını,  iki fil yavrusu değil, iki büyük fil de değil, fil ordusu ile belâya sokanlar, nasıl oldu da seçimi kazandı” sorusunu sorabilirsiniz. Demokrat Parti; İnönü için: “Asker kaçağı” hikâyesini uydurmuştu. Adalet Partisi, Ecevit’in Ortanın Solu sloganı için: “Ortanın solu, Moskova yolu” demişti. Aynı zihniyet bugün, Moskova’nın dizinin dibinden ayrılmıyor. Yoksulun itaat, cahilin biat ettiği AKP siyasetçileri de  Kılıçdaroğlu’nu, yalan ve iftiraya dayalı politikaları ile devre dışı bırakmayı başardılar. Hayırlı olsun.
Görevi birbirinden devralan bakanlar veya kurum başkanları  eskilere teşekkür ediyor, eskiler de yenilere başarılar diliyor. Kasaları boşaltan merkez bankası başkanına niye teşekkür edersin, kasası boşalmış merkez bankasında nasıl başarılı olunur? Bazı bakanlar veya başkanlar iddialı konuşuyor. Bu ülkede; “Cumhurbaşkanımızın talimatıyla orman yangınına müdahale ettik” sözü  unutulmasın.
Hikâyemizde, Nasreddin  Hoca’nın arkasından gitmeyenler gibi, seçim öncesi sokakta şikâyet edenler de Kılıçdaroğlu’nun arkasından gitmemişlerdir. Fil ordusunu  başımıza belâ edenin arkasından gidenlerin, şikâyet hakkı yoktur ama kurunun yanında yaşlar da yanacaktır. Fil ordusunun son 10 gün içinde verdiği  zarar ortadadır. Bazıları; “elim kırılsaydı” diyecek ama iş işten geçecek, vatandaş kuru ekmeğe talim ederken, yandaş ballı börek yiyecek. Fil ordusu da zarar vermeye devam edecek.
Saygılarımla.  10.06.2023   Mehmet USLU– Emekli öğretmen

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ