KARTAL TİBET
Çocukluktan kurtulup da kendimizi ve yaşadığımız kenti keşfetmeye başladığımız 60’lı yılların sonlarında evimizden, komşu evlerinden, okuldaki sınıflardan çok farklı; tahta tabanı mazot kokan, loş ışıklı büyük salonları ve içinde birbirine bağlanarak sıralanmış onlarca koltuğu dolduran insanların oluşturduğu kalabalıkları şaşkınlıkla anlamlandırmaya çalışırdık.
Duvarları Ava Gardner, Audrey Hepburn, Cary Grant, Clark Gable, Ayhan Işık, Türkan Şoray, Barbara Eden, Humphrey Bogart, Gene Kelly gibi Yeşilçam’ın ve Hollyvood’un aktör ve aktrislerinin büyük boy çerçeveli fotoğraflarıyla süslüydü.
Salonu dolduran koltukların tam karşısına düşen ve üzerinde çoğunlukla, yaldızlı harflerle TC Ziraat Bankası yazan kırmızı kadife perdenin iki yana açılmasından önce gong çalar, bir süre sonra da elektrikler sönerdi. Göz gözü görmez o tılsımlı karanlıkta bir ışık demeti üzerimizden geçer, karşımızdaki perde de bambaşka bir dünya canlanırdı.
Bir düş dünyası! Bize benzeyen insanlarla birlikte, günlük yaşamımızdan farklı olmayan olaylar akıp giderdi. Bu düş dünyası salonlar zevkli saatler geçirdiğimiz ve hep orada olmak istediğimiz yerlere dönüştü zamanla. Çarşamba matinelerini beklerdik sabırsızlıkla. Sadece bayanlara özel oynatılan filmleri biz çocuklar da izlerdik. Annelerimiz tarafından sinemaya götürülürdük.
İşte o günlerden başlayarak Yeşilçam’ın jönlerini, aktrislerini tanıyıp, Zambo cikletlerinden çıkan fotoğraflarını toplama alışkanlığını edindiğimiz günlerde, Yılmaz Güney’i, İzzet Günay’ı, Ayhan Işık’ı, Cüneyt Arkın’ı, Göksel Arsoy’u, Kartal Tibet’i tanımış ve sevmiştik. Özellikle 4. sınıfa giderken, öğretmenimizin sınıfımızı götürdüğü “BİR MİLLET UYANIYOR” filminde tanıdığım Kartal Tibet’e diğerlerinden ayrı bir hayranlık oluşmuştu. Ardından Dokuzuncı Hariciye Koğuşu, Ömre bedel Kız, Paşa Kızı filmlerini izledik. Tam ergenlik dönemimizde yüreklerimizde kıpraşmalar başladığında izlediğimiz ‘Senede Bir Gün’ filminde duygusallığımızın doruğa çıktığını anımsıyorum.
Ve Karaoğlan, Tarkan. Sinema tutkunu olduğumuz günlerin, hafta sonlarını sabırsızlıkla beklediğimiz yaşlar. Yazlık sinema geceleri.
70’li yıllar geldiğinde okuduğum bir kitapta; “Ankara Meydan Sahnesi’nin genç oyuncularından biri olan Kartal Tibet, 21 Mayıs 1963 gecesi tankların Ankara caddelerinde dolaştığını görür ve darbeden şüphelenerek nöbetçi amiri Seyfettin Karadağ‘a telefon ederek durumu bildirir. O da bu ihbarı 28. Tümen Kurmay Başkanı Ali Elverdi Paşa‘ya duyurur. 12 Mart 1971 darbesinde, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararını veren Sıkıyönetim Mahkemesi’nin Başkanı Ali Elverdi Paşa, radyodan yaptığı anonsta, isyanın Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından bastırıldığını duyurmuştur. Talat Aydemir ve arkadaşlarının darbe kalkışmasının önlenmesi Kartal Tibet’in uyarısıyla gerçekleştiği iddia edile gelmektedir.
Üniversite yaşamımı kapsayan ve bir ucundan Yeşilçam günlerini yaşadığım aynı yıllarda oyunculuğu bırakıp, senarist ve yönetmenliğe geçen Kartal Tibet’le; “CENNETİN ÇOCUKLARI” adlı filmde çekilen bir düğün sahnesinde rastlaşmıştık. Zengin kız, fakir oğlan aşkının çaresizliği anlatılan filmin ardından Zübük, Orta Direk Şaban, Deli Deli Küpeli, Uyanık Gazeteci, Öğretmen gibi birçok sosyal içerikli filmi yöneten Kartal Tibet’i 1 Temmuz 2021’de 82 yaşında yitirdik.
Mekanı cennet olsun, ışıklarda uyusun…