Reklam
Reklam

MADENCİLİKTE SORUN NE, NE YAŞIYORUZ?

MADENCİLİKTE SORUN NE, NE YAŞIYORUZ?
  • 16.02.2024
Reklam

Sizlerin de bildiği gibi ülkemizde madencilik, 1985 yılında Turgut Özal’ın madenleri özel sektöre açana kadar MTA ve ETİBANK tarafından yürütülüyordu.

2003 yılına kadar yabancılara maden arama ruhsatı 1200 civarında verilmişken, 2003 ve 2023 tarihleri arasında bu ruhsatlar 400.000’e çıktığını görüyoruz. Türkiye’de altın arayan bazı şirketler şöyle: Fronteer Eurasia (Cayman Adaları), Ariana (ABD), Odyssey (Kanada), Stratex (ABD), Tüprag Madencilik (Kanada), Eldorado Gold (Kanada), Teck Cominco (Kanada), Galata Madencilik (İngiltere), Doğu Truva Madencilik (Cayman Adaları), Kuzey Truva Madencilik (Cayman Adaları).

1985 yılında çıkarılan 3213 sayılı Maden Kanunu bugüne kadar özel ve yabancı şirketler lehine olacak şekilde tam 21 kez değiştiriliyor.

Ayrıca pek çok hukukçu tarafından 3213 sayılı Maden Kanunu’nun, Anayasa ve diğer ilgili mevzuatlarla çeliştiği yönünde eleştiriliyor. 3213 sayılı Maden Kanunu, maden ruhsatlarına verilen onaylardaki boşluklar ve denetimsizlik; Türkiye’nin doğal varlıklarının madenciliğe teslim edilmesini mümkün kılıyor.

Maden kanununda yer alan ‘Devlet Hakkı’

Bu kanuna göre altın, gümüş, platin, bakır, kurşun, çinko, krom, alüminyum ve uranyum oksitten alınan devlet hakkı %1,25 ile %18.75 arasında değişiyor. Bu değişkeni ise çıkarılan madenin (altın ve gümüş için) ons fiyatı belirliyor. Örneğin çıkarılan altının ons fiyatı 800 dolardan düşükse devlet hakkı %1,25, Eğer 2 bin 101 dolardan yüksekse devlet hakkı, %18.75. Benzer şekilde çıkarılan gümüşün ons fiyatı 10 dolar altındaysa devlet, % 1,25’ini alıyor. 37 dolardan fazlaysa %18,75’ini alıyor.

Zamanın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, 05 Mayıs 2021 tarihinde yaptığı bir açıklamada Türkiye’de toplam 118 adet altın ve altınlı kompleks maden ruhsatı bulunduğunu bildiriyor. Bakan Dönmez, yaptığı açıklamada 2019 yılında, 24 ruhsattan 39 ton altın üretimi yapıldığını ifade ediyor. Bakan Dönmez, 2019 yılında altın ve altın içeren kompleks maden ruhsatlarından toplam 298 milyon 612 bin 812 TL Devlet Hakkı tahakkuk ettirildiğini söylüyor.

O zaman elimize bir hesap makinesi alıp şöyle bir hesaplama yapmamız gerekiyor:

2019 yıl sonunda 1 gram altın 290 TL. O yıl altın madeni işleten şirketlerin 39 ton altın çıkardığına göre, altın çıkaran şirketlerin 2019 yılındaki kazançları 11 milyar 310 milyon TL. Bakan Fatih Dönmez‘in açıklamasına göre Türkiye’de altın çıkaran şirketler 2019 yılında devlet payı olarak yalnızca toplam 298 milyon 612 bin 812 TL ödemişler. Bu rakam ise yaklaşık bir ton altın karşılığına denk geliyor. Bu hesaba göre Türkiye’de altın çıkaran maden şirketleri çıkardıkları 39 ton altının yaklaşık % 2.5’i kadarını (bir tonunu) devlete ‘Devlet Hakkı’ olarak vermişler. Geri kalan %97.5’ini (38 tonunu) ise alıp ülkelerine götürmüşler.

Kısaca Altında tam bir soygun var. Son İliç’te ki olayla ortaya çıktı ki Anagold madencilik şirketinin SSR Mining’in bilançosuna göre 7.2 milyon dolar vergi borcu DW Türkçenin haberine göre ise  üçüncü çeyrek finansal raporuna göre 8.6 milyon dolar vergi borcu çıkıyor ancak VERGİ AFFI nedeniyle toplamda şirket sadece 1.4 milyon dolar vergi ödüyor. Arada korkunç bir fark var. Arada ki siyasal ilişkilerse daha da korkunç ilişkileri gündeme getiriyor ki basından bunları hepimiz gördük. ÇED raporu sahtecilikleri, ruhsat ve denetimde sorunlar, sorumluluk almayan yöneticiler. Karmakarışık bir dünya, sorumsuz insanlar, kaybolan devlet gelirleri baştan sona soruşturmalık.

ÇEVRESEL SORUNLAR

Bu ise çok daha karmaşık. Düşünebiliyor musunuz, şirket 2016 yılında bölge insanlarına ‘Adli ve idari başvuru yapmayacağına’ dair taahhütname ile 130.000’er lira para dağıttığı ortaya çıkıyor.

Sorun ne? Avrupa’da 2000’li yılların başlamasıyla yasaklanan siyanürle altın çıkarma işine ket vurmamaları. Bölge toprağının zehirlenmesine, akarsuların kirlenmesine hatta solunan havanın bile insan ve tüm canlı ölümlerine neden olacağı biliniyordu. Sus payı olarak 130.000’er lirayla susturmak gerekiyordu cahil halkı ve sustular.

Şimdi milyonlarca ton siyanür ve en az onun kadar tehlikeli kimyasallar Fırat’a doğru ilerliyor. Ulaştığında sadece Türkiye değil, Ortadoğu ülkeleri de Çernobil’den daha güçlü bir zehirlenme ile karşı karşıya. Hatta havanın bile solunması şu an çok tehlikeli. Ama saklanıyor, çok yakında bölge halkı ve diğer canlılardaki kanser oranlarındaki artış şaşırtıcı olmayacaktır. Dönemin sayın bakanının ise şirket çevresel faaliyetleri ile ilgili olarak 135 kez denetlendi beyanatı vermiş. İlginç elbette hiç sorun bulamamışlar tabi. Hatta jeoloji mühendisleri odasının verdiği bilgiyi bile göz ardı etmişler. Bingöl-Yedisu Fay hattının bir kolu tamda siyanür havuzunun altından geçiyor.

Şimdilik saklansa da ben bu açıklamalar ışığında çok güçlü önlemler alınması gerektiğini düşünüyorum. Umarım alırlar, söylemlerine bakarsak umutlu da değilim. Çok ucuza altın çıkartmak uğruna bölgeyi felakete sürükleyen zihniyet üstün körü önlem ve söylemlerle olayı örtecek gibi duruyor. Ama bu olay üzerini örttürmeyecek kadar büyük hem sosyal hem de siyasal yönüyle.

Umarım ki mevcut hükümet akıllanır da ruhsatları hele de siyanürle altın çıkartma işini tüm dünya gibi yasaklar. Konu çok uzun yazacaklarımı kısa keseyim en azından belki bu kadarı da olsa okunur.

Selam ve saygıyla iyi haftalar dilerim.

Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ