MERT ÇİNGENE DER Kİ;
Turan ŞALLI
(Edirne Roman Eğitim Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı)
Mahallede Roman kadının biri kaynanasına o kadar çok kızmış ki, dayanamayıp avazı çıktığı kadar “Senin gibi kaynanayı yer yesin! Cadı karı! Açık havada sana yıldırım çarpsın!” diye bağırarak sitem ediyordu. Kaynanayı açık havada yıldırım çarpar mı bilinmez ama ben yine Roman meselesinde çarpıcı gerçekleri belki son kez yazma gereği duyuyorum. Bazıları alınır mı gücenir mi bilmem ama gerçekleri saklamak değil, gün yüzünde aydınlıkta bırakmak gerekir.
Türkiye’de 2000’li yıllarda ivme kazanmaya başlayan Çingene sivil toplum örgütlenmesi, farklı aktörlerinde içinde bulunması ile Romanlara yönelik projelerde kolaylaştırıcı bir rol üstlendiler. Devreye giren kolaylaştırıcı aktörler yaygın bir dernekleşme sürecinin yolunu açtılar. Projelerde kullanmak üzere Romanların yoğun olduğu illeri dolaşıp sorun malzemesi arayanlar dahi oldu. Sahneye çıkan aktörlerde ne kadar samimi oldukları da meçhul olup tüm mesele Euro’dur.
Türkiye’de Roman açılımında olduğu gibi farklı aktörler Romanlara yönelik AB destekli projeleri yaşama geçirdi. Çok sayıda Roman Derneği farklı grupların içinde yer aldılar. Çalışmalara önderlik edenler hak savunusu olarak görüldüler. Bunun gerçekliği bu kişilerin vicdanlarında kalmış durumdadır. Oysa Türkiye’de gözle görülen bir hak savunuculuğu olmadığını söylemek haksız bir söylem olmayacaktır. Tabiri caiz ise mesele; Kasap dükkânındaki taze ciğeri kapma yarışından başka bir iş değildir. Bu ciğeri ne iştir ki, kasap dükkânından alanların sayısı üçü beşi geçmez.
DOKUNMA SIRASI BİZE GELDİ NASIL MI?
Gün geldi. Kasaptaki ciğerin kokusunu duyanlar Roman Derneği kurdular. Zannettiler kasap ciğeri bedava veriyor. Oysa ciğerin karşılığı Romanlara yönelik faydalı projeler üretmek amaçlı idi. Profesyonel çalışanlar deneyimsiz ve ilk defa farklı ortamlarda bulunmanın heyecanı içinde olan çok sayıda Roman derneklerini yanlarına çekmeyi başarmıştı. Katılımcı dernek başkanları yaşamlarında hiç görmedikleri lüks otel toplantılarına katılıyor, lüks konaklama, yiyecek çeşitliliği altında farklı bir ortamın yarattığı ruh halinde mutlu oluyordu. Yapılan çok sayıda toplantılardaki konular hep askıda kaldı. Çingene’nin toplumsal dokusuna dokunamadı. Yediklerimiz içtiklerimiz midemizde bayram oldu. Otel katılım toplantıları kapasitemizi geliştirmek bir yana, ‘Değişiklik ve sohbet olsun’ anlayışından öte gidemedi. Otel toplantılarında konuşulanlar Roman dernekleri tarafından hak temelli çalışmalara yansımadı. Yıllar önce benim söylediğim ve açık toplum vakfı temsilcisinin İstanbul’da yapılan bir toplantıda söylediği “Türkiye ve Avrupa’da Romanlara yapılan yüzlerce projede milyonlarca Euro harcandı. Romanların yaşamını değiştirmiyor, ama proje yapanların yaşamları değişiyor” sözleri çok manidar bir sözdür. Bunun bir farklı örneği yıllar önce Ankara’da kurumsal özelliği olan bir vakıf ile ortak bir proje müzakeresinde Sabancı Vakfı yetkilerinin proje konusunda karşılıklı görüşmemiz sırasında ‘Roman derneğinin bu projeyi yürütmede başarılı olacağını inanıyoruz. Ancak sizlerin sürekli proje yürütmeniz bizlerde güvensizlik yarattı’ söylemi ortak noktanın nereye vardığının bir kanıtıdır. Sonucunda, Sabancı Vakfı projeyi onaylamamıştı. Özellikle insan hakları konusunda savunuculuk, proje anlayışı içinde yapılıyorsa bu hak savunuculuğu olmaktan çıkar, insan ticaretine dönüşür. Türkiye’de Roman sorunları baştan yanlışlar ve hatalar zinciri ile başlamıştır.
ROMAN DERNEKLERİ ÖNCE ÇİNGENE TARİHİNİ VE SOSYOLOJİSİNİ ÖĞRENMELİYDİ
2000’li yıllarda aslında Roman meselesi sağlıklı olarak tartışılamadı. Gerçekte Roman dernekleri tam olarak neyi konuştuğumuzun farkında değiliz. Romanların yaşamı sosyal çelişkilerle doludur. Bu çelişkiler aşılamadığı müddetçe sorun yüzyıllarca kendini üretecektir. iki yıldır çingene tarihi konuşulmaya, tartışılmaya başlandı. Çingene meselesi konuşulurken önce tarihsel boyutu ele alınmalıydı. Türkiye’de Roman dernekleri hiçbir zaman kendi aralarında meseleyi tartışma becerisi yaratamadı. Yaratılan beceri: İndirEGandi olmuştur.
ÇİZGİ FİLM KAHRAMANLARI YARATTIK
Proje toplantıları, ayrımcılık gibi toplantıların içinde lüks otellerde konaklayıp, anlatılanlara sahip çıkmayıp otellerin lüks olanaklarını kullandık. İşin baş sorumlusu olanlar, dernek başkanlarına “Arkadaşlar konuşuyoruz ama şu meseleyi aramızda tartışma zamanı geldi” demekten hep uzak kaldılar. Konuları irdelemeye çalışanlar hep geçiştirildi. Ben projeme bakarım mantığı ile yapılan çalışmalara döndü. Roman dernekleri kendi aramızda güç birliği yaratamayıp, sadece konu mankeni olduk. Sadece biri/birilerini kişiselleştirdik. Kendi ellerimizle çizgi film kahramanlarını yarattık.
HAMASET, DEDİKODU, FESATLIK
Gruplaşmalar, çıkara dayalı proje ilişkileri hamasete kadar çıkabilmekte, nahoş söylemler çoğunlukla sosyal medya ya yansımaktadır. Roman sorunlarının çözümü noktasında ortak fikir birliği yaratamayanlar parti siyaset fikrini aşılamakta, siyasi iktidarın gücü veya muhalefet partisinin yerel gücünden faydalanma gayretleri açıkça görülmektedir. Daha dün birbirlerini hakkında dedikodu üreten, hakaret edenler proje içinde farklı çalışmalar neticesinde Euro alanlar şimdilerde can ciğer kuzu sarması olmuş durumdalar. Temennim hep böyle olsunlar.
Türkiye’de Roman sivil toplum örgütleri demek bile aslında büyük bir yanlışlıktır. Roman dernekleri halen örgütlenme becerisini kazanamaması üzücü bir gerçektir. Tek istekleri saltanat kayığına binme isteğidir. Bazıları biz kurumsal bir dernek veya federasyon, konfederasyonuz deseler de gerçeğinde uyduruk kaydırık işlerdir. Siyaset Romanlara yönelik değil, siyasi partiye yöneliktir. Tam anlamıyla yandaş olma. Siyasi iktidarın nimetlerinden beslenmektir. Büyük bir çoğunluğu Demokrasiyi içselleştirememiş, temel hak, özgürlükler ve demokrasi kavramlarından yoksun beklenti içinde olan kişilerin oluşturduğu kümelenmelere dönüşmüştür.
DOKUNMA SIRASI BİZE GELDİ NASIL MI?
Çerçöp olma yolunda ilerleyen Roman derneklerinin büyük bir çoğunluğu Romanlara yönelik hedefleri olmayan, indirEgandi hareketleri yanı sıra demokrasi bilincinin olmayışı, birilerinin su değirmenine daha çok su taşıyacağını gösteriyor. Allah Romanları Roman dernek başkanlarından kurtarsın! İçlerimizde iyi olanlar kadar, bir o kadar oynak ve kaypaklar vardır. Aklıma gelmişken yazayım yazdıklarım tümü hak temelli çalışmalar yaptığını söyleyenler içindir. Hak temelli çalışanların durumu içinde farklılıklar olsa da gerçeğin özünde AB projelerine dayanan ekonomik ilişkinin bir ürünüdür. Asıl sorgulanması gereken, samimiyet ve şeffaflıktır. Bu konuları önemsemeyenlerin çekincelerini anlamak zor olduğu kadar, ‘saklayacak ne var?’ diye de sormak gerekir.