ÖJENİZM
Bir otobüs dolusu down sendromlu çocuk. Altı ile on yaş arasında olacaklardan habersiz Hitler’in gaz odalarının bulunduğu toplama kamplarından birine götürülüyor. Türk ajanının, Alman sevgilisinin oğlu da bunların arasında, olağan üstü bir hızla otobüse yetişmeye çalışıyorlar. Oysa otobüsten indirilen çocuklar, bir oyun bahçesine götürülür gibi gaz odasına doldurulmuşlardır. Son anda, yetişen anne ve Türk ajan elinde önemli bir belge ile kampa ulaşır. Belge kampın yöneticilerine ulaşıncaya kadar, çocukların bulunduğu salona zehirli gaz verilmeye başlanmıştır. Anne üzerine doğrultulmuş namlulara ve askerlerin zorla zapt ettiği kurt köpeklerine karşın, annelik iç güdüsünün gücüyle yerden aldığı bir taşı çiçek saksılarıyla kamufle edilmiş pencereye fırlatır. Camın kırılmasıyla pencerenin ardında bir duvar olduğu ortaya çıkar. Gaz odasının dışarıyla olan teması tamamen kesilmiştir. Tam umutlar tükenmişken gaz odasının kapıları açılır, çocuk koşarak annesine sarılır. Daha sonra görüntüye gelen bir çanta dolu banknottan, üzücü olayın rüşvet verilerek önlendiğini anlar izleyiciler. “ÇİÇERO” adlı Türk filmin finalidir bu öykü. Naziler, engellilerin ve çaresi olmayan hastalıklara sahip insanların, sağlıklı bireylerin sırtında maddî/manevî yük olduklarını ifade ediyorlar, “En sağlıklı insanlar savaş meydanlarında ölürken, neden toplum işe yaramayan engelli ve hasta bireylerin yükünü çeksin?” diyorlardı. Bu görüşler doğrultusunda, 1 Ekim 1939 yılında Hitler’in emriyle yürürlüğe bir program yürürlüğe koydular. T4 Aksiyonu.
Peki Nedir bu T4 aksiyonu?
Aksiyon, adını hazırlandığı Berlin’deki (Tiergarten straße 4) numaradaki başbakanlık ofisi’nden alıyordu. İşin tuhaflığı, Bir ötenazi (iyi/güzel ölüm) programı iddiası olmasına karşın, program bireylerin isteği dışında yürütülüyordu. Nazilerin en yetkili isimlerinden biri olan Philipp Bouhler T4 Aksiyonunun üst düzey sorumlusuydu .
T4 aksiyonu nedeniyle; Nazilerin resmi rakamlarına göre 70,273 kişi, gerçekte ise 200.000 kişi yaşamını yitirmiştir. Almanya’nın ve Avusturya’nın çeşitli hastanelerinden getirilen engelliler, akıl hastaları, tedavi edilemeyecek yaşlılar Hadamar Kliniği’ndeki gaz odalarında öldürülüyorlardı. Bu çalışmalarda akıl almaz derecede vahşi ve insanlık dışı deneyler yapılıyordu. Ünlü Nazi bilim insanlarının ve doktorlarının katıldığı bu programla amaçlanan, ırkın ıslahı idi. Bu anlayış kaynağını “öjenizm”den almaktadır. Yunanca iyi anlamına gelen eu ve soy, aile ,ırk anlamlarına gelen genos sözcüklerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. (eu-genos) Öjenizmin çıkışı, oldukça eski tarihlere dayanmaktadır. İlk olarak Platon milattan önce 400 yıllarında belirli özelliklere sahip insanların üremeleri sağlanarak koruyucu bir sınıfın oluşturulması fikrini ortaya atmıştı.
Milattan sonra 506 yılında Katolik kilisesi tarafından aşağı seviyede insanların doğumuna engel olmak için kuzenle evlilik yasaklandı. 19. yüzyılda yaşamış Amerikan jinekolog William Goodell’in akli dengesi yerinde olmayan insanların kısırlaştırılması gerektiğini savunmuştur. Francis Galton, toplumun iyileşmesi için iyi özelliklere sahip insanların üremesinin teşvik edilmesi gerektiğini savunuyordu. Galton, iyi ve kötü özelliklerin kalıtsal olduğunu düşünüyor ve kötü özelliklere sahip insanların kısırlaştırılarak toplumun genetik yapısının düzenlenebileceği fikrine inanıyordu.