SAĞLIKTA ÇÖKÜŞ…
Maalesef diyorum. Acı ve içimizi yıpratan bir durumdu dinlediğim haber. Yurt dışına giden doktor sayısı 10.000’e ulaşmış. İlgili bakanın tavrını biliyorsunuz, parmak işareti ile tamamen maddi diye yaftalamıştı tüm meslektaşlarını. Bu gün özür diler gibi bir beyanat vermiş efendi. Mazereti kabahatinden büyük.
Can alıcı örneklemelerle başlayalım yazıya. İlk hamlelerinden biriydi sanırım. Tüm askeri hastaneleri asli görevinden ayırıp halka açıyoruz diyerek malum bir tarikatın yönetimine vermişlerdi ve böylece dünyada hastanesi olmayan ilk ordu unvanını almıştık. Sağlık sistemi nasıl ki Aile Sağlığı Merkezleri, devlet hastaneler ve şehir yada üniversite araştırma hastaneleri olarak bir silsileyi takip ediyorsa, askeri yapıda da revirler, sahra hastaneleri ve sabit hastaneler olarak devam eder. Bu hastaneler konusunda uzman ve yaralanan askerleri en baştan en son ana kadar gerekli teşhis ve tedaviyi yaparlar. Silah yaralanmaları, kimyasal gazlar, yangın bombaları ve hatta nükleer silah etkilerine kadar yetişmiş bu personeli ve hastaneleri dağıtmak orduyu yok etmekle eşdeğerdir.
Yanlış yaptık… ‘Düzelteceğiz’ diyorlar şimdi.
Sağlık ocakları şu an için halkın tek ”sorun çözen” üniteleri. Hastaneler özellikle devlet hastaneleri şehir hastaneleri sarmalında yok edilmeye çalışılmakta. Sağlık sorunu devlet eliyle şehir hastaneleri kumpası ile maddi gücünü hazineye dayatılan bir özel sektör yağması altında, diğer yandan özel hastanelerin sağlık vurgunu ile yaşamımıza ayrı bir damga vurmakta. Parası olmayanın tedavisi de olmaz anlayışı halk arasında yaygınlaşmakta.
UNUTULMAMASI GEREKEN NOKTA ŞU; EĞİTİM VE SAĞLIK GELİŞMİŞ TÜM ÜLKELERDE HAKTIR VE PARAYLA SATILMAMALIDIR.
Hükümet uyguladığı sıkı para politikasıyla sadece emekçilerin ve emeklilerin değil doktorlarında emeklerinin karşılığı ücreti ödememekte ısrarcı. Vergi toplamaktan aciz ama lüks harcamada sınırsız hükümetimiz ne tasarruf yapıyor ne de partizan usulsüz atamaları durduruyor. ”giderlerse gitsinler” anlayışı ile bugün tüm devlet hastaneleri en fazla %30 kadroyla çalışmak zorunda kalıyor. Arap ülkelerinden getirdikleri doktorların bilimsel seviyesi maalesef yetersiz. Devletten kaçan doktorlarımız ya özel hastanelere ya da yurt dışına kaçıyor. Bu kaçış yada kaçırılış artık bilinçli bir politikaya dönüştü sanki. Devlet hastanelerinde sadece doktorlar değil tüm sağlık çalışanları şiddete uğramaya başladı ve artış oranı korkutucu. Aynı olay özel hastanelerde olmuyor.
Hastanelerde kuyrukları kaldırdık her yere hastane açıyoruz propagandası çabuk çöktü. Hastanelerde maalesef kuyruk çok hatta randevu sistemiyle kuyrukta zaman şimdi en az bir aydan başlayıp 6-7 aya kadar uzuyor. Hastane açıyorlar ama hastanelerde kadrosuzluk nedeniyle sağlık yok. Aynı adli sistem gibi devasa adliyeler açıyorlar ama içinde adalet yok maalesef.
Ve yine çözülemeyen sorun. Bu ülke insanı aylarca randevu sırası bekler, muayene olur mu gibi testlere yine aylar sonra randevu verilir. Arada alacağı ilaçlara katkı payı öder, muayene ücreti öder maaşından ve asli ilaç yerine ikame ilaçlara mecbur kalır. Güya sağlık ücretsizdir.
Ve daha acı bir olay kanser, MS vs gibi hastalıklara maalesef devlet destek vermez ilaç paralarını ödemez. Bu ödeyememe sorunu protezli hastalar içinde acı sonuçlar veriyor. 60.000 liralık proteze devlet desteği %5 bile değil. Kulaklık alacaksınız 8-10.000 liralık kulaklığa ödenen devlet desteği 1000 lira civarlarında.
Acil ise bir başka facia.Acilde yüzlerce hastaya çoğu zaman 2-3 doktor bakmak zorunda.Özel hastanelerin acil anlayışı trajikomik hemen poliklinik parası yatırmazsan bakmıyorlar bile.
Kısaca sağlık sisteminin tüm yükü çalışanların üzerinde ve bu yetmezmiş gibi 5 milyonun epey üzerinde sığınmacı yada çalışan yabancıların tüm masraflarını bizlere çektirmekteler. Ne ücret ne katkı payı ne kesinti ne de ilaç parası ödüyorlar.