SAVAŞ-DEZENFORMASYON VE TÜRKİYE
“Savaşlar hayati olmadıkça cinayettir.” Bu düsturu şiar edinmek gerekir diye düşünüyorum. Ve yine savaşın üç büyük sonucu vardır her zaman. Ölülerine ağlayanlar, çocuklarına üzülenler ve savaş yüzünden zenginleşenler. Ve yine enteresan bir sonuç: savaşlarda zenginler ülkelerini terk ederler, savaşı fakir halk çocukları yapar. Yöneticiler ve savaş kararı alanlar nedense hiç düşünülmez ama savaşanlar kural ihlali yaparsa da yargılanırlar.
Savaşlar neden çıkar? Neden savaşlara “pazar paylaşım savaşı” derler. Ve neden savaş kışkırtıcıları yargılanmaz, neden savaş ekonomileri ve devasa savaş pazarı hep gözlerden uzak tutulur. Dünyada en büyük 20 silah üretim fabrikasının 12’si ABD menşeli, diğerleri Fransız, İngiliz ve Rus fabrikaları ağırlıkta. Almanya ve Japonya biraz daha geride. Bu fabrikaların yaşamının sürmesi sadece ve sadece savaş çıkması ya da çıkarılması ile mümkün. Yani yaşama şansı, ayakta kalma şansları savaşlar.
Silah fabrikaları siyasi tercih gibi görülse de, işin ekonomik yönü küresel global şirketler. Bu şirketler dünya pazarını elde tutmakla kalmayıp tek bir dünya insanı yaratma uğrunda da mücadele ederler. Bugün hangi ülkeye giderseniz gidin, yiyecek veya giyim sektöründe tanıdık bildik aşina olduğunuz şeyleri yer yada satın alabilirsiniz. İnsanlar aynı giyim tarzında, aynı saç biçiminde ve aynı yiyeceği yer hale geldiler. Bu sosyal anlamda da aynı şeyleri düşünür pozisyonda olmalarını sağladı. Global şirketlerin etki alanı bununla da kalmayıp siyasi iradeleri belirler halede gelmeye başladı. İşin acı ve sorun yaratan alanı aslında bu. Global şirketler tüm dünyada medya sektörüne el atıp kendi görüş ve düşüncelerini yayan gazete, internet sitesi ve televizyon kanalı sahibi oldular. Peki neden girdiler sektöre? Ülkeyi dizayn etmek için mi? Kendilerine pazar alanı yaratmak için mi? Ya da metropol ülke çıkarlarının reklamı için mi? Bence dahası da var ama hepsi.
İşte dezenformasyon burada devreye giriyor. Savaş öncesi ülke ve veya lideri üzerine yalan, aldatıcı, nefret ettirici sürüyle yalan üst üste piyasaya sürülüyor. Bakıyorsun tüm kitle inanmış, doğruyu aramaktan uzaklaşmış vaziyette. Bir gerçeği ortaya çıkarana kadar daha yüzlerce yalan piyasada. Ve doğrulara ulaşma aracı dezenformasyonu yapan gruplarca kapalı tutuluyor.
Hatırlayın Libya’yı… Neler demediler, diktatör, hırsız, soyguncu, ahlaksız vs. Ve ülkeye demokrasi zenginlik ve özgürlük getireceklerdi. Gele gele petrol alanları metropol ülkelere, çöl alanlar ise çirkin bir iç savaşa evrildi. Şimdi geçmişi mumla arıyorlar. Irak’ta en az 3 milyon insan öldürdüler. 1.750.000’i kadın ve çocuk. Ülkeyi üçe böldüler ve hâlâ iç çatışma var. Kitlesel imha silahları, kimyasal bombalar ise bulunmadı. Hatta demokrasi ve özgürlükse hiç gelmedi. Suriye keza öyle. Öyle bir dezenformasyon bombardımanına tutulduk ki ‘Vay be ne Esad’mış’ dedik hep birlikte. Ve şimdi Ukrayna , Kolomonsky denen 3 ülke vatandaşı olan zat elindeki medya gücünü (6 tv kanalı ve çeşitli medya organları) yayınladığı dizideki başbakan karakterini ülkeye başbakan yapıp kirli sermayesi ile oligark bir yapı oluşturup ülkeyi karıştırdı. Milliyetçiliği körükleyip ülkede Neonazi gruplarla barışı tehdit eder hale getirdi ve anlaşılınca ülkeden kaçtı. Hatırlayın dünya savaşında Almanya dezenformasyon faaliyetleri ile Fransa’ya tek kurşun atmadan girdi ve işgal etti. Halk Büyük Prusya imparatorluğu hayaliyle oyalandı ve alkışlarla törenlerle Almanya Fransa’yı işgal etti. O günkü medya hâlâ ‘kara medya’ olarak anılır.
Savaş acı bir sonuçtur, eğer ülkeyi doğru insanlar ve doğru temellerde yürütmüyorlarsa, bir ülkenin çıkarı diğer ülkelerin çıkarlarını engeller duruma düşüyorsa neticeyi farklı bir alanda görmemek gerekir. SAVAŞA HAYIR derken savaşın temellerini ve savaşa giden yollardaki mayınların nasıl döşendiğini iyi görmek gerekir. Örgütlenmeler siyasal yapılarla oluyor elbet ama bu işe kitle desteği medya aracılığıyla verilir. İşte iyi niyet dışına taşan bu medya faaliyetlerine biz dezenformasyon diyoruz. Savaşa hayır diyen Avrupa’yı insanlar ölsün diye 600 milyon dolarlık silah, füze ve çoğunluğu şehir savaşında kullanılsın diye makineli tüfek göndermesini kınıyoruz. Azdırılan milliyetçilik adına Rus öğrenci, sporcu , müzisyen, yatırımcı ne varsa günah keçisi ilan edip soyutlamayı da demokrasi ve insan hakları adına kınıyorum. Savaş çıkartan yöneticilere kızalım, halklarına değil.
MÜSLÜMAN ÜLKELER VE TÜRKİYE
Savaş baronları günümüzdeki pazar olarak Müslüman ülkeleri seçtiler. Dünyada 57 Müslüman ülke var ve tamamında demokrasi ya yok yada çok zayıf. Yöneticileri müthiş zengin halk ise fakir ve geçim şartlarıyla mücadele ediyor. Komşumuz Irak Ve Suriye’de yöneticilere nasıl saldırıldı ve bizler nasıl düşman olduk onlara hatırlayın. Esad bir gecede Esed oldu. Irak’ta 5000 Kürt ABD’ye götürülüp eğitildi ve Suriye’ye salındı. Irak da Suriye de bu gün 3 parça. Ve burada savaşan savaşçılar şimdi ülkemizdeler. 5 milyon Suriyeli’nin en az 100.000 i Esad’a karşı savaşmış insanlar, bunlara dış ülkelerden gelen 50.000 civarında teröristi koyun, sonrada Afganistan’da kendi ülkesine karşı ABD ile birlikte savaşan ve ABD çekilince bize postalanan hainleri de sayarsak çok kabarık bir genç ve savaşçı bir kitleyi barındırıyoruz. Bu kitle özellikle Suriyeliler aileleri ile birlikte olduğu ve etki alanları geniş olduğu için kargaşa ortamında gösterici ve isyancı sayısının çok artacağından kimsenin şüphesi yok.
Sorunumuz hem savaşçı grupları ülkede barındırmak ve hem de ülkenin demografik yapısının bozulmasına meydan vermek. Bildiğiniz gibi bazı kasabalardaki mülteci sayısı yerleşik halktan fazla. Bu gruplar belli bir siyasi irade ile ülkeye getirildi. Bana göre misafirlikleri çok uzun oldu. Kimin bu insanları ne için kullanacağı şüpheli, ülke bir iç karışıklığa gittiğinde bu grupları birileri silahlandırabilir. Korkum bir Suriye, bir Ukrayna olmamak. Türkiye güçlü bir ülke ama ordumuza uygulanan kumpaslarda ağır yara verdi. Ergenekon ve Balyoz davaları tecrübeli ve etkin subay kadrosunun %60’ını devre dışı bıraktı. Ukrayna olayları gibi olaylar yaşanacağını gören emekli amiraller bile sırf uyarı yaptıkları için hapse atıldılar. Savaş gücümüz azalsın diye F 35 projesinin dışına itildik, adalarımız yağmalanıp işgal altına alındı. Suriye’de Ruslar 33 askerimizi bombalayarak öldürdü. PYD ye karşı artık bir şey yapamıyoruz çünkü ABD ile birlikte devriye atıyorlar. İktidar Osmanlılık rüyasıyla kör ve sağır bir siyaset yürütmeye devam ediyor. İktidara yakın oligark yapılar kredi borçlarını işlettikleri tüm işletmeler adına ZAM olarak halka ödettiriyor. Ukrayna’nın yaşadığı iç karışıklıklara benzer olaylar yaşıyoruz ve biz sanırım biraz daha dezavantajlıyız. Ancak avantajlı olduğumuz alanlar çoğunlukta yeter ki doğru irade gösterilsin ve doğru çözümler için bir an evvel akıllı adımlar atılsın. Kötümser olduğumdan daha çok iyimser olmak istiyorum.
Bu halk yeniden bir kurtuluş savaşı vermesin, sanırım bu sefer iç düşman çok daha donanımlı çıkacak karşımıza. Tanrı bu ülkeyi her tür beladan korusun.
İyi haftalar dileklerimle.