Reklam
Reklam

SİYASAL İSLAMIN AHLAKLA İMTİHANI…

SİYASAL İSLAMIN AHLAKLA İMTİHANI…
  • 27.12.2023
Reklam

AKP dönemi aslında tam bir yozlaşma, kültürel yoksunluk, eğitimsizlik ve hele de devlet kadroları içinde liyakatin yok oluşunun dönemi olarak anılması siyasal İslam’ın belirleyici özelliği arasında sayılmalıdır.

Ahlak dedik de her alanda ahlakın yitirilişinin tarihi dönemi diye bakıyorum. Geleneksel ahlak toplumsal yaşamımızdaki insan ilişkileri ile bakacak olursak çocuk tacizleri ilk sıraya konabilir. Tarikat yurt, kurs vs. yerleri hem kendi içinde hem de (güya) yetiştirdikleri çocuklar üzerinde taciz ve tecavüz İslami geleneklere bağlanarak işlenmiş çok büyük suçlardır. Yargıya yansıyan sadece binlerce çocuk taciz ve tecavüze uğramıştır. Siyasal İslam temsilcisi tarikatlar bu olaylara ”badeleme”, ”kabaklama” isimleri takarak meşrulaştırmayı asla ahlaksızlık olarak görmemişlerdir.

İşin acı yanı yönetim erkine sahip çokça ahlaklı(!) yetkililerin şu sözleri tarihe kara leke olarak yazılmıştır.

-Bir kereden bir şey olmaz

-Küçüğün rızası vardı.

Siyasal İslam’ın ahlaksızlığı üst dereceden aklanmış ve/veya açık desteği almıştı.

Kadın cinayetlerine ayrı bir parantez açarsak ,cumhuriyet tarihinin en fazla cinayet dönemi olduğu apaçık ortadadır. Sadece 2022 yılında öldürülen kadın sayısı 334 , nedeni belirsizde 246 kadın ölümü var. Son 10 yılda öldürülen kadın sayısı ise 2.534 olarak görülüyor. İstanbul sözleşmesinden çıkış baskısı kuran siyasal İslam aslında bu cinayetlerin çoğunun ahlaki sorumluluğunu taşıyor. Kadını el kiri gören siyasal İslam çift taraflı ahlaksızlık uygular kadınlara. Bir taraftan türbanla okuma özgürlüğü diye diretirken diğer yandan kadının yeri evidir okumaları şeytani bir olaydır der. Kadınları hem iş hem de sosyal yaşamdan soyutlama ahlaksızlığını dayatır.

Siyasal İslam’ın bir ahlaksızlığı da ülkeyi rüşvet, hırsızlık ve dolandırıcılık batağına sürüklemek bunu günlük yaşam haline getirmek yargılanmadan uzak tutmak hatta tartışılmasını bile yasaklamak olmuştur.

Evet her dönemde bu olaylar oldu dediğinizi duyar gibiyim. Ama eskiden bu olay failleri yargılanırdı. Süleyman Demirel’in yeğeni Yahya’nın yargılandığı gibi.

Süleyman Demirel başkanlığındaki Milliyetçi Cephe hükümeti, 31 Aralık 1977’de, halk çoğunluğunu yoksulluğa sürüklediği ve devleti anayasal çerçeveden uzaklaştırmaya çalıştığı gerekçesiyle TBMM tarafından görevden uzaklaştırılmıştı.

Benzer şekilde 25 Kasım 1998’de Mesut Yılmaz başkanlığındaki hükümet, bir özelleştirme ihalesinde yolsuzluk suçlamasıyla TBMM tarafından düşürülmüştü.

Şimdi bakıyoruz bakanlar kendi şirketlerinden fahiş fiyatla kendi bakanlığına mal satıyor tık yok. Milletvekili bayan trilyonluk fabrikalar yatlar sahibi oluyor soruşturma yok. 5’li çete elemanları vergi ödemiyor, trilyonluk ihaleler alıyorlar, şüpheliler içindeler tık yok.

Üstelik neredeyse ahlaksızlık ahlak olarak lanse edilmeye başlandı.

Ağzı bozuk Mehmet efendi artık bozuk yol yapımından madenciliğe atlamış ülkenin bakır ihtiyacının %20’sini, alüminyum ihtiyacının %15’ini hatta dünya Kobalt ihtiyacını %2’sini karşılar hale gelmiş bir kompradordur artık. Tüm bu işler şaibelidir ve ne yazık ki ne siyasi ahlak ne de ekonomik ahlakla ilgili sorunları barındırmaktadır.

Toplum yaşamımızın dinamiği olan alanlardan biri uyuşturucu batağıdır. Siyasal İslam maalesef ülkeyi Afganistan Venezuella’dan sonra 3’üncü uyuşturucu ticaret merkezi yapmayı ahlaksızlık olarak görmemiştir. Tüm dünya uyuşturucu mafyaları artık ülkemizde yaşamakta ve barınmaktadırlar. Parti yönetimlerindeki pudracılar maalesef sıradan olaylardır artık.

Peki siyasal ahlak ne durumda AKP döneminde. Yerlerde sürünüyor dediğinizi duyar gibiyim. Mecliste sözüm ona vekiller soruşturma önergesi olarak gelen tüm yolsuzluk, darbe, uyuşturucu, kadın cinayetleri, tarikatlar, liyakatsizlikler, maden faciaları vs. konusunda gelen önergelere HAYIR ARAŞTIRILMASIN diyebilecek kadar değer yitimine uğramışlardır. Gülerek hatta poz vererek HAYIR oylamaları dünya siyasi tarihine kara leke olarak geçmiştir.

Siyasal ahlak bozulmasının hukuki yönü çok uzun bir yazının konusu. Ama siyasal İslam’ın anayasa takmaması, anayasal kurumları birbirine düşürmesi, anayasayı uygulamamada direnmesi fecaat bir olaydır. Geçmişte anayasal düzeni bozmaya çalışmaktan binlerce genç cezaevlerinde sürüklenmişken, şimdilerde bu suçlar bazı kesimlerce maalesef alkışlanmaktadır.

İktidar erkini elinde bulunduranlar siyasal İslam’a verilen bu tavizlerin FETÖ olayında görüldüğü gibi nelere neden olacağı apaçık ortadadır. Siyasal İslam hayatın her alanında karşımıza ülkemizi en az 300 yıl geri götürme girişimi, milli değerlerimizin yok edilme girişimi ve hatta ekonomik değerlerimizin yabancı ülkelere peşkeş çekilme girişimi olarak  hayatımıza girmiştir.

Siyasal İslam milli değildir ve ülkemiz çıkarlarını düşünmez. Ve hele de halkın kalkınmasını refahını, satın alma gücünün düşmesini kendine dert etmez. Siyasal İslam şeriat devleti kurup bunu da tarikat liderine ya da tarikat liderlerinin de lideri olan kişiye peşkeş çekme ahlaksızlığını savunur. Siyasal İslam tek kişi yönetimidir meclisi yoktur sadece tarikat ağalarının sınırsız ahlaksızlığı üzerine kurulu bir yapısı vardır.

Unutmayalım ki ahlak ne dinle nede telkinle kurulur. Ahlak eğitimle dünya geleneklerinin yerel geleneklerle bilimsel temelde birleşimi ile kurulur. Ahlakın besimi modern eğitimdir.

Yeni yılın tüm okurlara huzur, doğru bir yaşam, her alanda ahlaklı insanların çevremizi sardığı ya da saracağı bir yıl olma temennisiyle yazımı noktalıyorum… Yeni yıl hepimiz;  huzur, barış ve sevgi getirsin…

Reklam
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ