Siyasetin iki yüzü… MAKAM ve PARA
Evet siyasetin son yıllarda kirlenen yüzü de diyebiliriz buna. Makam ve para siyasal erki eline geçiren her yapının tutsak olduğu bir alan aslında. Bugün işlemeye çalıştığım konu açısından bu deyişimin altını doldurmak gerekir.
Makam ve para siyaseti nasıl ve/veya neyle kirletti. Buna bakmak lazım. Yönetimsel olaylara yalan, şantaj, tehdit ve suç yapılanmaları eklenerek kirletildi. Düşünelim eskiden ticaret ahlakı vardı, siyaset ahlakı vardı, sosyal denge ahlakı vardı, yasa ahlakı vardı, adalet ahlakı vardı. Peki bunlara ne oldu? Bunların hepsi yasalarla düzenlenir yasalara kimse karşı çıkamazdı. Şimdi Anayasayı korumakla görevli mahkemeler bile sözünü dinletemez oldu.
Kanunlar tanınmıyor artık. Kanun yerine kararnameler geldi, işin cılkı çıktı. Siyaset en duruş sergilemeye çalışan her yapı, kurum ya da kişiler kaset kumpaslarıyla, özel hayatın açığa vurulmasıyla hepsinin canına okundu. Yalan mı? Düşünün Baykal’a, MHP’li yöneticilere, üst düzey askerlere , sivil toplum yapılarının önder isimlerine kurulan kaset ve şantaj olaylarını. Hepsi kirli bir düşünsel yapının ekonomiyi ve siyaseti kendine uygun dizayn etme girişimlerinin sonucuydu.
Elimizde kalan ise şöyle bir yapı oluştu; ”yasayla korunmuş suç yapılanmaları.” Evet resmen böyle yani yaptıkları aslında suç ama kararnamelerle üstü örtülmüş ve suç olmaktan çıkarılmış fenomen yapılanmalar. Siz buna ülkenin ekonomik çöküşünü de eklerseniz ne yapacağını bilemeyen ve her gün ekonomik ya da siyasal hatta örgütsel ucube davranışlar ve söz hatta teori diye sunulan yalanlarla karşılaşırsınız. Çöküş yalanı tetikliyor, yalan tehdit ve şantajı, şantaj sunulan mali avantaj yada makamları doğuruyor.
Tabidir ki bu süreçte yer alan insanların liyakatli ve temiz kalmalarının imkanı da kalmıyor. Birey sürecin yanlışlığını görüyor ama karşı çıkış kendine işten atılma, sürgün ve iftira olarak geri döneceğini gördüğünden sesini çıkaramıyor. Çoğu zamanda sunulan imkanlar eğer kişi kritik bir yerde ise çocuklarının geleceğini dahi garanti altına alan maddi imkanlarla ödülmüş gibi önüne koyuluyor.
Yanlış, hatta her yönüyle yanlış ama ses çıkarmaya güç yetmiyor. İktidar hırsı bunu kullanmaktan hiçte gocunmuyor. Siyasal erk piramidi bir zenginlik piramidine dönüşüyor. Zenginlik piramidinin her katmanı aslında bir suç topluluğundan farksız kalıyor. Çözümü de yeni kanunlarla kendilerini korumaktan geçiyor. Yeni Anayasa çalışmalarına bu gözle bakmak asla büyük bir hata değildir.
Makam ve para hırsı içinde olanlar genelde burjuva ticaret kültürüne de sahip olmadıklarından işlerini aslında suç işleyerek yapıyorlar ve bunu da utanmadan iş bilirlik olarak yutturmaya çalışıyorlar. Hatırlayın ithalat izni çıkmadan gümrüğe girip ülkeye giriş yapan tarım ürünlerini. Hatırlayın sağlık kontrolü bile yapılmadan Kolombiya’dan getirilmiş kesimlik hayvanları. Hepsi birer suç barındıran ve yasası ya da kararnamesi arkadan gelen işlemler. Yine ülkenin Avrupa’nın çöplüğü olması, asbestli gemilerin limanlara sokulması. Hatta en büyük ekonomik suç olarak ta ülke mal varlıklarının gerekçelerine hiçte uygun olmayan biçimde ve değerlerinin çok ama çok altında satılması trajedi olarak hayatımıza girmedi mi?
Suç yapılanmaları artık hayatın her alanında karşımıza çıkıyor. Adam bakan ve tutmuş sırf ülkeye dolar girişini diye dünyanın tüm uyuşturucu mafyasını ülkeye getirtmiş… Hesap verme yok… Çünkü yasaya uydurulmuş. Her önüne gelene vatandaşlık verilmiş… Yasaya da uygun. Kurumlar verdiği istatistiklerle gerçeği gizliyorlar. Artık ülkede ne toplanan vergileri ne harcamaları ne satılan yerleri bilemiyoruz. Hukuk desen baskı altında belli mahkemeler neredeyse tetikçi rolü oynuyor. Barolar hukuk adamları avazları çıktığınca bağırıyor ama duyan yok. Anayasayı bile takan yok.
Hani eskiden bura Teksas’mı derdik. Ülke aynen ona döndü. Kadınlar öldürülüyor, çocuklara tecavüz ediliyor, okullara ne olduğu şüpheli amacı belirsiz insanlar derslere sokuluyor, merdiven altı tarikatlar cirit atıyor… Ülke Ortadoğu’daki çıkmazlar yüzünden ajan ve militan kaynıyor. İpini koparan eylem yapıyor.
Makam ve para, öne çıkıyor… Susuyor insanlar… Susuyor kurumlar… Susuyor mahkemeler… Susuyor hakimler…. Susuyor anayasa…
Makam ve paraya tamah etmek istemeyenlere tehdit şantaj ve tehditler ve kumpaslar sürüyor. Ülke ağlıyor, insanlar aç ve ekonomik çıkmazlarda bocalıyor. Demokrasi adına olması gereken her şey sanırım buzdolabı raflarında duruyor. Ülke ayağa kalkacak ama önderini bulamıyor. Muhalefeti dahi aynı hastalıktan başını kaldıramıyor gibime geliyor.
Makam ve para siyasi ergi yönetimsel olarak değil ama çöken ahlaksızlık olarak tanımlamaya başladı. Bu süreci yerel yönetimlerden başlayarak kırmak zorundayız. Cesaretli olup artık her haksızlığa direnmek makam işgal edenlerin yasa dışı tavırlarını gözler önüne sermek, ahlakı ve vicdanı avucumuzun içinde tutmak zorundayız sanırım artık.
Unutmayın haklılar ve cesurlar bir kez ölürler, korkaklar ve hırsızlarsa binlerce kez ve yine unutmayalım ki haklı ve doğru olanlar gerçeklerden yana olanlar, hırsızlar ve haksızlar karşısında daha cesur olmak zorundalar artık. Yoksa elimizde ne maaş kalacak ne de savunulacak ülke. Makam ve paraya haksız sahip olanların cesaret ve ahlaksızlığına ‘Dur!’ demek vatan borcudur. Çevrenize bakın ve kararınızı verin. Ya çıkmaz sokak ya özgürlük. Seçenek çok basit.
İyi bir hafta geçirmeniz dileklerimle.