TÜRKİYE NEREYE GÖTÜRÜLÜYOR?
Her gün yeni bir haber. Liman satıldı, fabrika satıldı, zeytinlikler satıldı, yayla satıldı, yol satıldı köprü satıldı…
Yaptıkları hava alanlarını da satmaya başlamışlar.
Ülkede para edecek ne varsa Cumhurbaşkanlığı bünyesine toplandı. Yani ülkenin tapusu Erdoğan’ın emrinde. İstediğini satıyor istediğini yandaşa peşkeş çekiyor. En can alıcı konu madenler bu günlerde hep gündemde. Düşünün cumhuriyet kurulduğundan beri 1500 civarında maden arama ruhsatı verilmişken, AKP döneminde 350.000’den gazla ruhsat verilmiş. Neyin karşılığı? Kaç paraya? Ve neden verildi?
İsterseniz bunların nedenlerini anlamak için ekonomiye bakalım.
Ülkemizde üretim aracı olan fabrikalar satılınca, üretim ekonomisinden tüketim ekonomisine geçişe yönelindi. GSMH büyümesi tüketim yoluyla sağlanmaya çalışıldı. Kısa vadede başarılıda olundu.Ama üretimden vazgeçen her ülke gibi ekonomi batağa saplandı.Yeniden üretime dönüş çok meşakkatli ve para gerektiren bir iş. Üretim araçları dışarıdan geliyor ve dolarla. Mevcut yapıda üretim zaten sıkıntılı, tüketim gelirle orantılı. Tüketimle büyüme GSMH’yı arttırsa da sorun gelirin paylaşımında düğümlendi. Ülkedeki gelirlerin % 90’ı halkın % 5’inde toplanmaya başladı. Yani 5-6 milyonluk çok zengin bir sınıf oluşurken 80 milyonluk fakirlikte eşitlenen bir toplumsal yapı oluştu.
Bu dahi yetmedi. Salt iktidarda kalmak uğruna mevcut burjuva sınıfa yeni bir muhafazakar zengin sınıf eklediler. Bu sınıf inşaattan başladı yol köprü ve maden alanlarında birer deve dönüştüler. Siyasiler bu sınıf elemanlarına 5’li çete gibi isimler taktılar. Bu sınıf görgüsüz, kısa yoldan devlet eliyle zenginleşen, kendilerini global şirketlerin taşeronu olarak güncelleyen, vergileri sürekli affedilen kompradorlar olarak hayatımıza girdiler. Mesela ağzı bozuk Mehmet yol inşaat yaparken bu gün ülkenin alüminyum ihtiyacının % 20’sini bakır ihtiyacının % 15’ini, hatta dünya cobalt ihtiyacının % 2’sini karşılayan bir komprodor oldu. Bu sınıfın tüm yatırımları devlet garantili ve İngiltere’ye bağlı. Yani uyuşmazlık halinde bile Türk mahkemeleri bunların davalarına bakamıyor. İngiltere’de bakılıyor.
Konuyu bağlayalım. Bu arkadaşlara ödenen para resmen kara delik. Hem dolarla ödüyoruz hem maliyetinin 5-10 katı para ödüyoruz hem de 10-25 yıllık geri ödemelerle. Bu resmen soygun aslında ama halka yap-işlet-devret diye yutturuldu. Halkta alkışladı. Cebimizden 5 kuruş çıkmayacağı yalanıyla kandırıldık.
Para lazım, aslında döviz lazım. Üretmediğimiz için ithal edecekleri ürün için lazım, 5’li çeteye lazım, sanayiye lazım. Önce Araplara gittiler 5 milyar dolar, 10 milyar dolar aldılar. Liman verdiler, dağ taşı sattılar, kâr eden şirketleri sattılar. Yetmedi tabi. Araplar akıllı batan ülkenin malları diye hep ucuz fiyat verdiler.
Sonra iç piyasaya halkın tasarruflarına diktiler gözleri. Doları olana kur garantili hesap açtılar. Ver doları sana yüksek faiz verelim dediler. Bu yolla da 8-10 milyar dolar topladılar. Faiz düşmanı görünen AKP hükümeti bu gün faize 1.2 milyar dolar para ödüyor.
Bu para ne eder biliyor musunuz? Ekonomistler hesaplamış. Emekliler e bu para dağıtıl da 10.000 lira alan emeklinin maaşı direk 20.000 liraya çıkıyor. Yani faize giden parayı da halk ödüyor. Devlet bu konuda da cimri.
Ülke nereye mi gidiyor? Ekonomisi batıyor, emekçisi emeğinin karşılığını alamıyor, emekliler ödedikleri pirimin karşılığı maaşlara ulaşamıyor, köylü ürettiği ürünü maliyetinin altında vermek zorunda kalıyor, sanayici ihracat için sübvanse bekliyor.
Siyasette ise iktidar bir suç piramidi oluşturmuş ve bu piramitteki elemanlara 3’er 5’er maaş veriyor. Aynı kişileri defalarca bir yerlerde aday gösteriyor (Binali örneği gibi). Kurumlara gerçek dışı haberler veya istatistikler yayınlatıyor, devlet televizyonları sorunlara sus pus.
Yasalar işlemiyor, suçlular yargılanamıyor, mahkemeler birbirini suçluyor, hükümet kendini denetleyecek kurumlara kendi elemanlarını atadığı için denetlenmiyor hatta hukuki meselelerde hükümet sanki padişahmış gibi ”ben hakemim” diyebiliyor. Oysa ki o mahkeme kendisini yargılayacak olan mahkeme ama hükümet kendini anayasanın da üstünde görüyor.
Türkiye nereye gidiyor? Nasıl değişir bu ortam? Valla ben bile çözemedim henüz. Bakın bir örnek vereyim.2003 seçimlerinde 1756 belediye kazanan hükümet ,2019 seçimlerinde yaklaşık 576 belediye düşüyor. Yani 1200 belediyeyi kaybediyor.
Ama gelin görün ki bu hükümet genel seçimleri hep kazanıyor. Sanki bu belediyeler başa ülkede. Oy veren seçmen başka seçmen.
Ne sihirdir ne keramet olayı bu resmen.
‘Seçimde hile mi var demek istiyorsunuz?’ diyen çıkacaktır elbet. Ama düşünün Ecevit’in fukaraya destek için kurduğu fon bu gün 7 milyon insana destek veriyor. Gazete ve internet ortamından takip ettiğimiz kadarıyla 400.000’den fazla maaşa bağlı trol var. Vatandaşlık verilen ve oy kullanma hakkı verilen insan bazılarına göre 1.200.000 bazıları abartmış 5 milyon diyor. Ha bu arada yurt dışından da tahminen 1.5 milyon oy geliyor.
Nasıl senaryo ama?! Bu senaryo ile AKP hiç bir seçimi kaybetmez. Bazı münafıklar ölüler bile oy kullanıyor diyor, bazıları arsalara 150-200 seçmen yazılmış diyor, bazıları evimde tanımadığım seçmenler var diyor, bazıları çıkartılan yedek kimliklerle bazı kişiler 2-3 ilçede birden oy kullanabiliyor diyor.
Dilin kemiği yok herkes bir şeyler söylüyor.
Sahi şimdi bir daha soruyorum Türkiye nereye götürülüyor? Cevabı olan bana da yazsın.