TÜRKİYE’DE EĞİTİM SÜREÇLERİ (3)
Eğitim modelleri yöneticilerin beklentileri ve geleceğin kurgulanması hedefine göre seçilir. Nasıl bir birey yapısı, zihniyeti isteniyorsa ona uygun bir eğitim modeli tercih edilir. Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’in kurulmasıyla tüm yurtta eğitim seferberliğini gerçekleştirerek, yurttaşları bilgili ve vasıflı bir toplum yaratılmasını hedefliyordu. Böyle insanlardan oluşmuş bir toplumun, uygarlıkta büyük ilerlemeler kaydedeceğini biliyordu. Eğitimde yol haritası bu şekilde çizilmişti.
Cumhuriyet’imizin eğitimde başlattığı devrim, 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat (Öğrenim Birliği) yasası kabul edilmiş ve ülkedeki bütün eğitim kurumları Maarif Vekaleti’ne (Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı’na) bağlanmasıyla başlamıştı. Türkiye’de milli, laik, modern esaslara dayalı bir eğitim sisteminin uygulanması hedeflenen bu yasayla aynı zamanda eğitim işlerindeki çok başlılığın kaldırılması da sağlandı. Öğretim Birliği Yasasıyla tekke ve zaviyeler kapatılmıştır. Millet Mektepleri ve Halk Evleri açılarak eğitim seferberliği başlatılmıştır. Aynı dönemde, okuma yazma oranını arttırmak, Avrupa ile ilişkileri kolaylaştırmak, öz Türkçeyi yeniden canlandırmak ve halkı çağdaşlaştırmak için Harf Devrimi gerçekleştirildi. Arap harfleri yerine konan Latin harfleri ile yurttaşların okur-yazarlık oranının da yükselmesi sağlanmıştı.
Eğitimi birleştirip, bütünleştirmekle birlikte, milli demokratik ve laik bir toplum oluşturmak, eğitimi çağdaşlaştırmak, kültür kirliliğini önlemek ve Cumhuriyet rejimini güçlendirecek eğitim sistemini oluşturmak hedefi de bu yasa sayesinde gerçekleştirilmiş oluyordu. 1933 Yılında İstanbul Üniversitesi kuruldu. Medreseler kapatıldı. Yabancı okulların zararlı faaliyetleri durdurulurken, bu okullarda Türkçe dersleri zorunlu hale getirildi. Din adamı gereksinimini karşılamak için İmam Hatip Liseleri ve İlahiyat Fakülteleri açıldı. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu kuruldu, Halkevleri açıldı. Bu Cumhuriyet kurumları, Türk milli eğitimine büyük katkılar sağladı. Kabuk değiştiren eğitim sistemimiz, Avrupa ile aramızdaki gelişmişlik açığını kapatmak için, “Öğrenim Birliği Yasası” kapsamında Avrupa’ya öğrenci yollamış, burada öğrenim gören gençler, döndüklerinde değerli bilim insanlarının yetişmesini sağlamışlardır. Atatürk’ün eğitim ve kültür reformunda yetenekli Türk gençlerinin yüksek öğrenim için yurt dışına gönderilmesi projesi özel bir yere sahiptir.
Bu aydınlanma projesi çerçevesinde bazı gençler, Ulu Önder’in arzusu ve bizzat yönlendir-mesiyle Arkeoloji, Eskiçağ Tarihi, Hititoloji ve Klasik Filoloji öğrenimi görmek üzere Almanya’ya, gönderilmiş, yurda dönüşlerinde üniversitelerimizde görev alarak, bilim dallarının kurucu kadrolarının oluşturulması ve kurumsallaşmasında önemli bir rol oynamıştır.
Genç Türkiye Cumhuriyeti galip çıktığı Kurtuluş Savaşı’nın ardından çağdaş bir ülke olabilmek adına yepyeni bir mücadelenin içindedir. Bu yeni savaşı kazanabilmek için, devletin çok kısıtlı olanaklarına rağmen, ülkenin her yanından sayısı 750 başarılı öğrenci yurtdışında okumaya gönderilir. Bu gençler Atatürk’ün ”Sizleri bir kıvılcım olarak gönderiyorum, volkan olarak dönünüz!” sözleriyle uğurlanır. İşte burada; ne tür bir eğitimle, Ata’mızın nasıl bir toplum yaratmak istediği ortaya çıkıyor. Parçalanmış, yok edilmiş bir devletin enkazı üzerine bu günkü Cumhuriyeti kurabilmenin gücü buradan geliyordu.
Kaynaklar:
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I, Ankara: Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, T.T.K Basımevi, 1989. Atatürkçülük (Atatürk‟ün Görüş ve Direktifleri), Cilt:1, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, No:324, 2001.