ÜLKEM ADINA HÜZÜNLÜ, KENDİ ADIMA MUTLU BİR HAFTA
Ekonomisi, her şeyiyle dışa bağımlı bir ülkede yaşıyoruz. Mayıs ayındaki genel seçimler dolayısıyla bir şekilde dizginlenen döviz fiyatları, seçim sonrası son hızla yükselmeye başladı. Döviz artışı, her şeye zam demektir. Bu durumda hüzünlenmemek mümkün mü? Ancak, 3 Temmuz ile başlayan haftanın devam eden günlerinde, hüzünler de katlanmaya başladı.
5 Temmuz günü 6 aylık enflasyon açıklandı. Tüfe, TÜİK’e göre: %38,21, ENAG’a göre: %108,58. Memur ve emeklilere; TÜİK’e göre zam yapılacak. %38,21enflasyon yalandan başka bir şey değildir. Asıl yalan ise, AKP’nin seçim öncesi, en düşük memur maaşı 22 bin lira olacak sözüdür. En düşük memur maaşı, 8 bin 77 liralık seyyanen zam ile birlikte 22 bin liraya çıkıyor. Bugün çalışan, emekli olunca, son aldığı maaştan, 8 bin 77 liralık zam düşülecek, emekli aylığı kalan miktara göre bağlanacak. Yani iktidar, çalışana; 65 yaşına kadar çalış, emekli olunca sürünsen de olur, diyor. Emekliye; önce %17,75 ve 19,77 maaş artışı öngörüldü, sonra bu oran %25’e yükseltildi. Yapılan %25 düzenlemesi; cumhurbaşkanına pay çıkarmaktan başka bir şey değildir.
%8 ve %18 olan KDV oranları iki puan artırıldı. 2023 yılı MTV iki katına çıkarıldı. Yurt dışından gelen telefon harçları 6 bin liradan 20 bin liraya yükseltildi. Diğer harçlara zamlar yapıldı. Şimdi; market raflarındaki ürünlere zam yağmuru başlayacak. Bazılarınız; belki de “Akşam oldu, hüzünlendin ben yine” şarkısını söyleyecek. Bazılarınız da; “elim kırılsaydı da oy vermeseydim” diyecek. Atı alan Üsküdar’ı geçtiğine göre; hüzünlenmek boşuna. 5 yıl; “Çile bülbülüm çile”
Haftanın mutluluğuna gelince: Aslında benim için mutluluk; 4 Temmuz Salı günü başlamıştı. 2018 yılı Mart’ında, idrar yolundaki taş için Tekirdağ’da ameliyat olmuştum. Önce 6 aylık, sonra yıllık kontrol periyotları başladı. 4 Temmuz günü yapılan kontrolde uzman doktor: “Hiçbir sorun yok, iki, hatta üç yıl sonra kontrole gelebilirsin” dedi. Bu, benim için bir mutluluktu.
5 Temmuz Çarşamba, saat 12:00 suları. Tekirdağ Şehir Hastanesi Yoğun Bakım Hemşiresi Kızım Birsen’in kullandığı araç, ana yoldan Lüleburgaz Eskitaşlı Köyü içine saptığında, içim içime sığmıyordu. 1958-59 Ders yılı sonu ilkokul diplomamda imzası olam öğretmenimle görüşecektim. 1958’de geldiği köyümüzden 5 yıl sonra ayrılmıştı. O günden bu güne yüzyüze hiç görüşmemiştik. Öğretmenim, mesleğinin son yıllarını kendi köyünde geçirmiş, emeklilik yaşamına da orada devam ediyor. 4 yıl önce onun telefon numarasını öğrendiğimde aramış, kendimi tanıtmadan, 1958-59 yıllarında neredeydiniz, diye sormuştum. “Keşan Şabanmera Köyü” deyince: “O köyden kimi tanıyorsunuz” diye sordum. “Kurtlar’dan Gacallara kadar kimi sorarsan sor” demişti.
“Bakkal Mustafa’yı tanır mısın” dediğimde; “Mustafa Aga’mı tanımam mı, onun, Mehmet adında bir oğlu vardı” dedi. “İşte o Mehmet benim” dedim. “Evlâdım, gözlerinden öperim, aradığın, sorduğun için sağol” dedi. 4 yıldır telefonla görüşüyoruz. Her görüşmede, ben mutlu olduğum gibi onun mutluluğu da telefondaki sözlerinden belli oluyordu.
Kapıdan içeri adım attığımda, boynuma sarılıp, yanaklarımdan öpüşü görülmeye değerdi. Yazıma koyduğum fotoğrafta, eşi Zeynep Yengemin koluma girişi, samimiyet ve sevgi işareti değil de nedir? İbrahin Durgut öğretmenimin beden yaşı: 88, beyin yaşı sanki: 28. Köyümden, tam 60 yıl önce ayrıldığı halde birçok kişiyi adı, soyadı ve lakabıyla hatırlıyor. Her gün iki gazete okuyor, bütün bulmacaları çözüyormuş. Sigaranın vücuduna verdiği zarar sonucu, Koah Hastası olmuş, uzun süreli olarak oksijen takviyesi almak zorunda. Artık; sigara içenden değil, satandan bile nefret ediyor.
İbrahin Durgut; 1952 yılında, Kepirtepe Köy Enstitüsü’nde arıyla tanışmş, aynı zamanda profesyonel bir arıcıdır. Arıcılık üzerine TV’lerde programlar yapmış, tecrübesinden faydalanmak üzere, dünyanın birçok ülkesinden ziyaretçileri olmuş. Şu anda arılarla oğlu Sevil ilgileniyor.
27 Mayıs 1960 darbesi sonrası, köyümde uzunca bir süre muhtarlık da yapmış. Üç saate yakın görüşmemizde; başından geçen birçok olayı, kısa süre önce yaşamış gibi anlattı. Köyün alt başından üst başına kadar çamur olan yol, muhtarlığı döneminde, 6 metre genişliğinde taş yol olmuş. Hakiki
bal donarmış derler. Kızıma ve bana hediye ettiği kavanoz balların rengi, bugüne kadar market veya arıcılardan aldığım hiçbir balın rengine benzemiyordu.
Üretime değil, tüketime, ihracata değil, ithalata dayalı ekonominin uygulandığı ülkemde, hüzünlü günlerin sona ereceği kanaatinde değilim. Kendi adıma yaşadığım mutluluğun ise ömrümüz yettiği sürece devam edeceğinden hiç şüphem yoktur. Saygıdeğer öğretmenim ve sevgili eşi Zeynep yengem: Sağlıklı bir yaşam dileklerimle ellerinizden öpüyorum. Mutluluğumuz daim olsun.
Saygılarımla. 08.07.2023 Mehmet USLU- Emekli Öğretmen
- HEM MEYDANI HEM YOLU, İKİSİ DE DEFOLU - 29 Mart 2024
- PROJELER MEZARLIĞI KEŞAN - 24 Mart 2024
- İFTİRA DEĞİL, GERÇEK… - 17 Mart 2024
- VATANDAŞIN DERDİ GEÇİM, İKTİDARIN DERDİ SEÇİM - 10 Mart 2024
- 31 MART 2019’DAN 31 MART 2024’E - 3 Mart 2024
- YANLIŞLARLA DOLU OLAN KİTAPLAR - 18 Şubat 2024
- KÖPRÜDEN ÖNCEKİ SON ÇIKIŞ - 11 Şubat 2024
- DESTANIN HÜSRAN SAYFALARI - 27 Ocak 2024
- MECBUREN MECBUREN MECBURİYETTEN… - 14 Ocak 2024
- BİR YOL HİKÂYESİ - 6 Ocak 2024