YENİ ANAYASA TUZAĞI
Son günlerde ağır ekonomik koşullar altında kalan halkımıza dayatılmaya ve/veya gözleri farklı alana çekme çalışmalarına tanık oluyoruz. Sanki ülkenin tüm sorunlarını çözmüşler ya da çözmek istiyorlar da anayasa önlerinde engel. Bu tuzağı canlı tutmak adına yüz binlerce trol, bakanlar, gazeteler ve gazeteciler, medya grupları gündem yapmaya çalışıyor. Hatta meclis başkanımıza bile görev vermişler ha bire parti parti dolaşıyor.
Peki samimiler mi?Gerçekten özgürlükler anayasası mı hazırlama derdindeler?
Anayasamız yanlış hatırlamıyorsam 160 civarında ana maddeden oluşmakta. Bunun 48’i hariç zaten geri kalanı değiştirilmiş ya da KHK’larla atıl bırakılmış durumda. Cumhurbaşkanı zaten meclise pek fazla danışmadan KHK’larla ne isterse yapabiliyor. Bunların iptali de yasal imkanlara takılıyor, mahkemeler ya uzuyor ya da iptal edilse dahi uygulanamıyor.
Bir yapılaşma olacak belediyeler atlanıp çevre ve şehircilik bakanlığında proje onaylanıp hayata geçiyor. Anayasa mahkemesine karar alırsa alsın hükümet uygulamaya sokmuyor. Örneğin 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanabilir kararı, gazetecilerin ve bazı siyasetçilerin hak ihlali kararları asla uygulanmıyor. Yani kısaca anayasa falan taktıkları yok.
Peki bu kadar kanunsuzluklara rağmen, istedikleri her şeyi yapmalarına rağmen neden yeni anayasa? Ve üstelik ilk 4 maddeyi değiştirmeyeceğiz söylemleri ile. Ve neden yeni anayasa taslaklarını partiler ve halkla paylaşmıyorlar?
Emrivaki bir anayasa hazırlığı bu… Neden?
”Benim emir komuta merkezim ne derse biz onu uyguluyoruz.” Bu cümleleri asla beynimden çıkarmadım. Global şirketler ve güç odakları zaten uzun zamandan beri Türkiye dahil bir dünya planlamaları var.
Nedir bu yeni dünya düzeni?
1- Ulus devletlerin ortadan kaldırılması
2- Yerel yönetim olarak çok güçlü yönetimlerin oluşması.
3- Ekonomik yönden mali disiplini yok edilmiş pazar alanlarının kurulup gümrük muafiyetlerini global şirketlerin belirlemesi. Şirket transferlerinin önünün açılması.
Sırayla kısaca değinelim. Ulus devletler yeni pazar alanları için engel. Bu ülkelerin demografik yapıları değiştirilerek dış etkiye açık tutulmaları gerekir. Meclislerinin işlevsiz, ekonomik yapılara müdahale edemez durumda tutulmaları gerekir. Ülkemize getirilen ve üstelikte beslenip bizde kalmaları için her sene 6 milyar Avro ödenen Suriyeli ve Afganlar bu planın parçası. Buna Afrikalı insanları da ekleyin süreç yaklaşık 20 yıl içinde nüfusun % 20’sine ulaşırlar, 50 sene sonrasını düşünemiyorum bile.
Yerel yönetim güçlendirmeleri planı eyalet sistemine geçişin ilk adımları. Defalarca Osmanlı da Kürdistan eyaleti vardı, demelerinin nedeni bu. Tepki gelince vazgeçtiler. Şimdi Müslüman ümmet ayakları ile bölgesel yönetim birimleri talepleri için yasa hazırlığındalar.
Ve tüm bunları gerçekleştirmek için meclisin devre dışı tutulmasını sağlayan ve dahi gelecekte sağlayacak olan ”TEK YETKİLİ ADAM” düzeni olan ucube başkanlık sistemi de devam etmeli. Bunu tartışmak bile istemiyorlar.
Ekonomik yapıya gelince şirket transferleri, köylülüğün arazilerinin satılması, hayvancılığın bitirilmesi için ”TÜKETİME DAYALI” bir ekonomik yapının kurulması gerekiyordu. Bunu başardılar. Tüketim toplumlarında üretim olmadığı için döviz ihtiyacı ile ekonomi döndüğünden, şirketler ya iflas edecek ya da el değiştirecekler. Bunu da istedikleri ölçüde başardılar. Bugün bizim sandığımız binlerce şirket global şirketlerin elinde.
Tüm bunları yasal hale getirmek için yapılması gereken yeni bir anayasa ile yapılan ve dahi yapılacak işleri GARANTİ ALTINA almak gerekmektedir.
Siyasal İslam ümmet dinamiğinden asla ulus dinamiğine geçemez geçmekte istememekte. Onların tek dertleri bu süreçte İslami burjuvazinin kompradorlaşıp köşe başlarını tutmalarını sağlamak. Bu köşe başları da global şirketlere ucuz ham madde sağlamaktan öte bir işte değil üstelik.
ASLINDA KONU HEM KARMAŞIK HEM UZUN. Kısaca açıklamam umarım yeterli olacaktır.
İyi haftalar dileklerimle.