YEŞİLÇAM GÜNLÜKLERİ (2)
Yadigar ağabeyle olaylı 1 Mayıs günü de Taksim’de birlikteydik. Normalinden olağanüstü uzun ve ağır kalaslara tutturulmuş “Sinema Emekçileri Derneği” pankartını yorgunluktan düşürmek üzereyken elimden alıp beni ağırlığın altında ezilmekten kurtarmıştı. O günden sonra ona hep minnettarlık duymuştum. Oldukça çok filmin çekildiği yetmişli yıllarda onunla; İnsan Avcısı, Ben bir Garip Keloğlanım, Nereye Bakıyor Bu Adamlar ve Yıkılmayan Adam filmlerinin setinde de bir araya gelmiştik. O 1 Mayıs sabahı, figürasyonda toplandığımız da hiç bir olağanüstülük yoktu. İş bekliyorduk.
Yeni yeni sinema emekçileri örgütlenmelerinin başladığı günlerdi. Bir grup ikinci, üçüncü adam ve isimsiz figüranı oturduğumuz yerin penceresinden görünce, işe gidiliyor diye dışarı fırladım.
Aralarındaki Cesur Barut İşçi Bayramı yürüyüşüne gidildiğini söyledi. Grup çoğalarak Taksim Alanına çıktı. Gümüşsuyu’ndan Dolmabahçe Sarayı önüne kadar yürüdük.Orada toplanılacak Beşiktaş, Karaköy yönünden gelenlerle Kabataş vapurundan inenler birleşerek Taksim Meydanı’na kadar yürüyecektik. Kalabalık Beşiktaş yönünde uzayıp gidiyordu ve her bir yönden akın akın insanlar konvoya katılıyordu. Önümüzdeki başka gruplar slogan atarak İnönü stadının yanından Taksim alanına doğru yürümeye başladılar. Biz de peşlerine takıldık, uçsuz bucaksız kalabalık ardımızdan biz takip ediyordu. Sloganlar yeri göğü inletiyordu. Bizim grup da kalabalıklaşmıştı. Sinema çalışanları dışında meraklı gençler de bizim konvoya katılıyordu. Gümüşsuyu’ndan Taksim’e ulaşmak üzereydik Semra Özdamar, Hakan Balamir de aramıza katıldı. Tam bu sırada pankartın sapını elime tutuşturdular. AKM önlerine geldiğimizde Yadigar Abi de hemen ardımdaydı, artık kollarımda derman kalmamıştı alana girerken sendeledim. Bunu fark eden Ejder elimdeki kalası kavradı. İşte ben, sinemanın iyi kalpli, çirkin adamını o gün çok yakından tanımıştım.
Alana girdiğimizde ortalık inliyordu. Kürsüde konuşanın ne dediği anlaşılmıyordu. O muhteşem kalabalık alanı inletiyordu. Alanın ortalarına yaklaştığımız bir anda anlayamadığımız bir karmaşa oluştu. Kalabalık dalgalanmaya başladı, silah sesleri , derken insanlar sürüler halinde kaçabildikleri yöne doğru koşuyorlardı.
Biz de önce gezi parkına doğru yöneldik. Çarpışanlar, düşenler birbirlerini ezenler… Çığlıklar, ne yöne gideceğini şaşıranlar. Yadigar ağabeyle çarpıştık o kargaşada, “Bu tarafa Keşanlı!” diye kolumdan çekiştirdi.
Tam ters yöne döndük bu kez, İntercontinantal otelinin yanından, Kazancı yokuşuna koşmaya başladık. Yerlere düşenler, çarpışanlar…Her yer ana baba günüydü. Arka sokaklardan bizim sokağa geldik. Mehmet Ali’yle Dilaver de evdeydiler. Öğrenci arkadaşların demlediği çaydan içtik. Onlar da Yadigar Ejder’i evde görünce heyecanlandılar. Bu, filmlerin kötü adamının ne kadar iyi bir insan olduğuna tanık oldular. Olan biteni bizden dinledikten sonra. Pencereden Beyoğlu Karakolu görünüyordu. Karakolun önü insanlarla dolmuştu. Bir kargaşa da orada yaşanıyordu. Çok sayıda gözaltılar vardı.
1977 1 Mayısı tarihe “Kanlı 1 Mayıs” olarak geçti. Bir çok yaralı vardı ve 34 kişi yaşamını yitirmişti.